Son günlerde ilimizde neredeyse her gün ölümlü veya yaralamalı trafik kazalarının haberlerini okuyoruz. Trafiğe çıktığımızda öfkeli, sabırsız ve kuralları hiçe sayan sürücülerden başka bir şey görmek neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Özellikle ölümlü veya yaralamalı trafik kazaları sonrası herkesin gözü kulağı sanığın tutuklanıp tutuklanmadığına ve yargılama sonunda almış olduğu cezaya çevrilmekte. Peki ölümlü veya yaralamalı bir trafik kazası sonrasında verilen cezalar ve tutuklama kararları yeterli oluyor mu? İlimiz üniversite bölgesinde meydana gelen ölümlü ve yaralamalı trafik kazalarının artması ve halen bu duruma önlem alınamamış olması ve bunun üzerine bir de şüpheli sürücünün tutuklanmaması ve caydırıcı cezalara çarptırılmaması tepkileri giderek artırmakla birlikte yapılması beklenen düzenlemeler bir nebze olsun vatandaşı rahatlatmakta. Trafikteki kavgalar neticesinde meydana gelen ölüm ve yaralamaları bir kenara koyarsak özellikle ilimizde depremin yaralarını sarmak adına hemen her yerde kurulan şantiyeler ve buna bağlı olarak kapatılan yolların trafiği bir çile haline getirmesi sürücüleri adeta kural tanımaz ve öfkeli sürücüler haline getirmiş durumda. Darbe dönemlerinde ''Aman siyasete karışma, konuşma'' şeklindeki telkinler günümüzde yerini aynı korku ile ''aman trafikte dikkat et'' şeklindeki uyarılara bırakmış ve gerçek anlamda trafiği bir ''terör'' haline getirmiş bulunmaktadır. Ölümlü ve yaralamalı trafik kazası sonrası büyük oranda şüpheli hakkında ''taksirle öldürme'' veya ''taksirle yaralama'' suçlarından ceza verilmekte ancak verilen bu cezalar kimseyi tatmin etmemektedir. Zira taksirle öldürme suçuna karşı verilebilecek en üst ceza 6 yıl olup ceza infaz kanunu ile birlikte cezanın infazının büyük kısmı dışarıda gerçekleşmektedir. Bu noktada verilen ceza miktarı bakımından sorumluluğun hakim, savcı veya avukatta değil kanun koyucu üzerinde olduğu ve kanun koyucunun çizdiği çerçeve dahilinde cezalar ve yaptırımlar uygulandığı unutulmamalıdır. Verilen cezaların ve idari yaptırımların yeterli olmadığı herkesçe malum. Buna karşılık yürürlüğe girmesi beklenen 10. Torba Kanun Paketi ile birlikte trafik cezalarının ve idari yaptırımların cezalarında artışa gidilmesi ve aynı zamanda trafikte gerçekleşen kavga, yaralama ve ölümlerin önüne geçmek adına sürücülere ciddi yaptırımlar getirilmesi gündemde. Kasten yaralama suçlarının cezasında da artırıma gidilmekle birlikte ceza ve infaz kanunda düzenlemeler yapmak için çalışmalar başlatılmış durumda. Tüm düzenlemeler yalnızca gündemde mi kalır yok gerçekten yasalaşır mı bilinmez ancak gerçek şu ki vatandaşın hür ve gür sesi bir nebze de olsa bu kez duyulmuş durumda. Her ne kadar trafikte meydana gelen kaza ve kavgalara neden olarak deprem sebebi ile kapatılan yollar, trafiğin ilerlememesi ve verilen ceza miktarlarının az olması gibi pek çok dış etken saymak mümkün olsa da trafiği korkulan bir terör halinden çıkarmak için çuvaldızı kendimize batırmak zorunda olduğumuzun da unutulmaması gerekmekte. Av. Ahmet KAZANCI