Artan suç oranları ile paralel olarak cezaevi doluluk oranları da artmakta. Özellikle pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de kış aylarında cezaevi doluluk oranlarının arttığını biliyoruz ancak ilimizdeki ceza infaz kurumlarının fiziki şartları oldukça yetersiz olduğundan mahkum ve tutukluluların temel insani ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığını üzülerek görmekteyiz. Bu meseleye zaten suçlular biraz da eziyet çeksinler gözü ile bakılabilir ancak suçlu dahi olsa buradaki mahkumların birer insan olduğunu ve temel ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini unutmamak gerekmektedir.
İlimizde bulunan Türkoğlu Ceza İnfaz Kurumunda doluluk oranları öyle bir noktaya geldi ki kapalı ceza infaz kurumuna giren yeni tutuklu veya mahkumlar koğuştan birinin tahliye olmasına dek yerde yatmak zorunda kalıyor. Aynı şekilde açık ceza infaz kurumunda da koğuşların tamamen dolması nedeni ile üzeri saçtan oluşan fiziki şartları oldukça kötü yeni uydurma koğuşlar yapılmakta. Mahkumların en büyük problemlerinden birisi ise tuvalet ve banyo ihtiyacı. Bazı koğuşlarda neredeyse elli kişiye bir tuvalet ve banyo düşüyor. Günün yalnızca bir iki saatlik diliminde sıcak su olması nedeni ile çoğu mahkum soğuk su ile duş alınmak zorunda kalınıyor. Kışın soğuk ve hastalık ile boğuşan koğuşlar yazın ise sivrisinek problemi yaşamakta. İnsan hakları ve teknoloji anlamında Avrupa standartlarında olduğumuzu iddia ettiğimiz bu günlerde devlet kurumu olan ceza infaz kurumlarında sıcak su, tuvalet ve sivrisinek sıkıntısı yaşanıyor olması yaşanan bu ve benzeri sıkıntıların çözümünün zor olmasından değil bu sorunların yeterince ciddiye alınmamasından kaynaklanmakta olduğunu göstermekte. Bu sorunların bir politika olarak çözüme kavuşturulmuyor olması ihtimalini düşünmek istemesek de basit bir sivrisinek probleminin dahi her yaz yaşanıyor olması durumun içler acısı olduğunu göstermektedir. Anayasamız ve tarafı olduğumuz Avrupa İnsan hakları sözleşmesine aykırı bu tutum ve fiziki şartların biran evvel çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Cezaevi personellerinin mahkumları sürekli olarak ''pembe oda'' mahrumiyeti ile tehdit etmeleri, açık görüşte dahi eşler ile mahkumların yan yana oturmalarını kanun ve mevzuata aykırı şekilde keyfi olarak yasaklamaları da mahkum ve tutuklulara insan muamelesi yapılmadığını göstermekte. Cezaevi yönetimi olarak elbette bazı tedbirler sert uygulanabilir, dirlik ve disiplini sağlamak amacı ile çeşitli tedbirlere de başvurulabilir ancak tüm bunları yaparken mahkumları temel insani ihtiyaçlardan mahrum bırakmak hiç bir düzen ve disiplin anlayışı ile açıklanamaz.
Devletin kurumları olan ve her ay milyonlarca lira getiri sağlayan ceza infaz kurumlarında mahkum ve tutukluların maruz bırakıldıkları fiziki şartlar insani olmadığı gibi cezaevinde bu şekilde geçirilen yıllar içerisinde de mahkumlara insan olduklarını da unutturur cinsten. Mahkumların önce insan olduğunu ve buna yaraşır şartlarda cezalarını infaz etmeleri gerektiğinin bilincine evvela toplum olarak varmak zorundayız. ''İnsan haklarını inkar etmek, insanlığa meydan okumaktır.'' (Nelson Mandela)
Av. Ahmet KAZANCI