“Kim günün birinde yeni bir cennet kurmuşsa, gerekli gücü kendi cehenneminde bulmuştur.”
Bazen bir sabah uyanırsın, içinden bir şey eksilmiştir. Hiç kimse fark etmez ama sen bilirsin bir yanın susmuştur. Cehennem bazen bir insanın sessizliği, bazen de kendi iç sesinin acımasız yankısıdır. Ama işte, orada tam da o sessizliğin ortasında yeni bir şey filizlenir.
Kül kokan kalbinden bir cennet kurmak kolay değildir. Bir noktada anlarsın; hiçbir huzur sana verilmez. Sen onu kendi ellerinle yaparsın. Bir kelimeden, bir nefesten, bir anlık inançtan. Kendi karanlığını yoğurur, ona biçim verirsin. Ve bir gün fark edersin: Artık o karanlık seni yutmuyor, sana ait. Senin şekline bürünmüş, senin gücün olmuş.
Bir kadın kendini yeniden kurduğunda, artık kimse onu eskisi kadar kolay yıkamaz. O kadın yanarken bile zarif kalmayı öğrenmiştir. Çünkü bilir: bazen direniş, narinliğin en asil halidir.
Kendine ait bir cennet kurmak, başkalarının onayından değil, kendi kalbinin sıcaklığından doğar. Ve o cennetin kapısında bir cümle yazar: “Ben buradayım. Yanarak değil, yeniden doğarak.”