Öyle bir meslek düşünün ki işini yaptığı için azarlansın, hakarete uğrasın. İşte bu meslek Gazetecilik. Bir markete gittiğimizde dükkan sahibine neden ekmek satıyorsun demiyoruz. Çünkü onun ekmek satması kadar doğal bir şey yok. Ama Gazetecilik mesleğinde bu böyle değil. Haberlerde illaki görmüşsünüzdür. Trafik çevirmesine takılıp ceza yiyen sürücülerin tek hedefi o an orada çekim yapan basın çalışanıdır. Gerçekten tek sorun bu mu? Bir gazetecinin orada çekim yapması mı?

****

Oysa gazetecinin orada bulunma sebebi çok basit: Kamu adına tanıklık etmek. Yani bir nevi milletin gözü, kulağı olmak. Bir olay yaşanıyorsa, bir karar alınıyorsa, bir hata yapılıyorsa ya da bir başarı elde ediliyorsa, bunu topluma aktarmak gazetecinin görevidir. Fakat ne yazık ki bazıları için kameranın varlığı, kendi hatasıyla yüzleşmekten çok daha rahatsız edici. Suçu kabullenmek yerine objektife parmak sallamak, siniri basın çalışanına yöneltmek daha kolay geliyor.

***

Halbuki gazeteci ne cezayı yazan polis memurudur ne de o ihlali tespit eden sistem. Sadece olanı kaydeder. Tıpkı bir termometrenin ateşi ölçmesi gibi… Kimse termometreye kızmaz, değil mi? Ama iş gazeteciye gelince bir anda “günah keçisi” oluveriyor.