İnsan bazen susar. Ama içi hiç susmaz.
Gün olur, omuzlar çöker ama sebebi bulunamaz. Gün olur, her şey yolunda gibi görünür ama içten içe bir şey eksiktir.
İnsan o zaman aynaya bakar ve şu soruyu fısıldar: “Ben ne yaşıyorum?”
İşte tam bu noktada psikolojik danışmanlık, terapi ve koçluk kapısı çalınır. Ne zayıflıkla ilgilidir bu, ne de çaresizlikle. Bu, kendini ciddiye alma hâlidir.
Konuşulmayan Duygular Büyür
Psikolojik danışmanlığa gelen insanların çoğu “çok büyük bir problemim yok” diye başlar söze. Ama konuşma ilerledikçe görülür ki; biriktirilmiş kırgınlıklar, bastırılmış öfke, ertelenmiş yaslar vardır.
İnsan çoğu zaman güçlü görünmek için susar. Oysa susulan her duygu, başka bir yerden kendini gösterir: uykusuzlukla, tahammülsüzlükle, ilişkilerde tekrar eden çatışmalarla…
Psikolojik danışmanlık, insanın kendine dürüstçe bakabildiği güvenli bir duraktır. Yargı yoktur. Etiket yoktur. Sadece anlamaya çalışma vardır.
Terapi: Geçmişle Hesaplaşmanın Cesareti
Terapi ise daha derin bir yolculuktur. Bazen çocukluğa, bazen kayba, bazen hiç konuşulmamış bir travmaya kadar uzanır. Terapiye gelen kişi “unutmak” için değil, anlamlandırmak için gelir.
Çünkü bazı yaralar unutulmaz. Ama anlaşılırsa, insanı yönetmeyi bırakır.
Panik ataklar, yoğun kaygılar, çökkünlükler, takıntılar… Bunlar insanın “zayıflığı” değil, ruhun artık taşıyamadığını haber verme biçimidir.
Terapi, insanın kendine şunu diyebilme cesaretidir: “Bu yük ağır ve bunu tek başıma taşımak zorunda değilim.”
Koçluk: Yarayı Değil Yönü Çalışmak
Koçluğa başvuranlar ise çoğu zaman “iyiyim ama…” diye başlar. İyi ama kararsızdır. İyi ama yönsüzdür. İyi ama potansiyelini kullanamıyordur.
Koçluk geçmişte oyalanmaz. Seni hasta ilan etmez. Sorumluluğu sana verir.
Koçluk, insanın kendi gücünü fark etmesini sağlar. Hedefleri netleştirir, engelleri görünür kılar ve en önemlisi harekete geçirir.
Terapi iyileştirir, psikolojik danışmanlık dengeler, koçluk ise ilerletir.
Asıl Güçlü Kim?
Mezuniyeti Psikolojik Danışmanlık aldığı eğitimler ile terapi ve koçluk hizmetleri uygulayıcısı olarak şunları söyleyebilirim ki insanlar davranışlarını iyileştirme konusunda hâlâ gerekli titizliği gösterilmediğini görmekteyim. 2000 yılından bu yana alanda seanslar aldığım için son yıllarda artış olmasına rağmen hâlâ istenilen düzeyde katılım ve devamlılık yoktur.
Fizyolojik ağıları için rahatlıkla doktora giderken zorlanmayan hatta uzmanını tavsiye eden insanoğlu zihin, duygu ve davranış sağlığı içinde uzmana rahatlıkla gitmelidir. Çünkü ruh ağrısı geçmez; ertelenir. Ve ertelenen her şey bir gün daha yüksek sesle geri döner. Dişi ağrıyan doktora giderken utanmayan insan, ruhu ağrıdığında da gitmelidir.
Unutulmamalıdır ki; bedensel birçok hastalıkların kökeni de psikolojiktir. Stresle uzun süre yaşayan insanlarda kalp, şeker, kolesterol, kanser, vb. hastalıkları daha çok ortaya çıkmaktadır.
Toplumda hâlâ şu yanlış inanç dolaşır: “Ben güçlüyüm, buna ihtiyacım yok.” Oysa gerçek şudur: En güçlü insanlar yardım istemeyi bilenlerdir.
Sonuç olarak psikolojik danışmanlık, terapi ve koçluk; insanı “başka biri” yapmaz. İnsanı kendisine yaklaştırır. Ve insan kendine yaklaştıkça, hayatla arasındaki mesafe azalır.
Belki de mesele şudur: Sorunlarımızdan kaçmak değil, onlarla doğru bir eşlikte yüzleşmek gerekir. Eşik aşıldığında iyilik hali gerçekleşmeyebilir ya da çok zor gerçekleşir.
Çünkü insan, yalnız başına güçlü görünmeye çalıştığında yorulur; doğru destekle yürüdüğünde ise hafifler.