Geçen gün bir tanıdık ziyaretime geldi, çokta tekin olmayan, özü sözü bir diye telaki edilen vasıflar dışında, hatta isminin geçtiği meclislerde insanların hakkında daha tedbirli kelimeler sarf ettiği bir tanıdık. Misafir tanrı misafiri, eve de gelse iş yerine de gelse büyür edilir, çay kahve ikramında bulunulur. Biz de öyle yaptık.
Sohbet muhabbet, ancak bir yerden sonra konuşulan tek konu “ben” olmaya başladı. Ben ticari ve insan ilişkilerinde çok başarılıymışım. Kalbimde hiç kötülük yokmuş, ardımdan konuşanlara dahi kapım açıkmış. Çok mütevazı, çok yardımsever bir insanmışım. Hele birde edebi yönüm varmış ki deme gitsin. Şiirlerim, kitaplarım. E tabi ben koltuğuma sığmaz oldum. Yahu bu arkadaş o kadar da güvenilmez birisi değildi sanki. Ağzından bal damlıyordu. Efendim bu sohbetimiz iki saat sürdü, öğle yaklaştı birde yemek ısmarladım zatıalilerine. Bunca sohbet muhabbet, iltifat ardından küçücük bir ricada bulundu. Haftaya iletmek üzere pekte önemsiz sayılmayacak bir borç talep etti. E yani o güzel muhabbetin ardından! yok demekte bize yakışmaz.
Bir hafta, bar ay derken altı ay geçti. Bu güzel arkadaşımız sırra kadem bastı. Anlaşıldı ki, iltifatın dayanılmaz hafifliğine kapıldık.
Kurgudan ibaret bu trajikomik olay yalnızca bireysel anlamda yaşanmıyor maalesef.
Cumhurbaşkanımızın yakın zamanda açıkladığı yeni doğalgaz keşfinin ekonomik değeri 30 milyar dolar. Daha önce açıklanan doğalgaz keşfinin ekonomik değeri 200 milyar dolar. Gabar’da yeni petrol kuyuları açılıyor. Enerjide dışa bağımlılığımız azalıyor.
Ancak evimize gelen doğalgaz ücretlerinde herhangi bir indirim söz konusu değil. Elektrik faturalarında her üç ayda bir güncelleme geliyor.
Her yeni doğalgaz ve petrol keşfinde koltuk altlarımız kabarıyor mutlu oluyoruz.
Şükürler olsun yerli ve milli aracımız TOGG halkıyla buluştu. Hem de geleceğin teknolojisi ile, elektrik enerjisi ile çalışan bir aracımız var. Her türlü donanım mevcut. Hatta çok yakın zamanda SUV kasanın yanında sedan modeli de yollarda olacak. Ne güzel. Yine koltuk altlarımız kabardı.
Fiyatı mi, işte onu sormayın. Bir asgari ücretli bu aracı alabilmek için 8 yıl , bir emekli 11 yıl çalışması gerekiyor. Olsun, yerli aracımız var ya!
Yerli helikopter yerli gemilerimiz var. Hatta bir kaç yıla kalmaz 5. nesil yerli savaş uçağımızı yapacağız. Ancak ne hikmetse hala Amerika’dan ile f35 savaş uçağı alabilmek için her türlü diplomasiyi yürütüyoruz. Eurogighter savaş uçağı almak için Almanya ve İngiltere ile pazarlık halindeyiz.
Yok, bu ülkenin özellikle savunma sanayiinde geldiği yeri küçümsemek gibi bir niyetimiz yok. Bu ülke için tek çivi çakan tebrik ve takdiri hak eder. Ancak sürekli olumsuzluk empoze eden, siyah bakış açısını olduğu gibi beyaz bakış açısını da sorgulamak gerekir.
Yeni petrol sahaları, yeni doğalgaz rezervleri keşfedildikçe mutlu oluyoruz. Dış siyasette başarıları duydukça göğsümüz kabarıyor. İltifatın dayanılmaz hafifliğine kapılıp gidiyoruz.
Ancak ekonomiye doğrudan etki edecek bu keşifler soframıza yansımıyor, kendi ürettiğimiz araca binmenin hayalini kuramıyoruz. Silah sanayisinde gelinen noktalarda tereddüt hasıl oluyor.
Bu arada, girişte bahsettiğimiz arkadaşımızdan hala ses seda yok...