1990 yıllardı. Ülkede ekonomik krizin biri biter biri başlardı. Halkın her kesimi gibi memurlarda payına düşen yoksulluktan ekonomik sıkıntıdan payını alırdı. Rahmetli Turgut Özal’ın bir lafı düştü o zamanlar gündeme ; " Benim memurum işini bilir…" Anlayan anlamıştı bu kelimenin içindeki çokta tasvip edilmeyen mesajı.

O zamanlar zordu devlet dairelerinde iş yaptırmak. Memur, sanki o halkın içinden çıkıp gelmemiş gibi kendi halkına eziyet ederdi. İşin yürümezdi. Gencecik memurlar babası yaşındaki adamları azarlar, “bugün git yarın gel” duvarda yazı olmasa da halkın aklına kazınmış, kanıksanmıştı. Hastanede bir hemşireye bir şey sormaya korkardın. Hasta bakıcılar krallar gibiydi mesela. Devlet dairelerinde iş yaptırmak için ya torpilin olacaktı, ya işini bilen memurun anladığı dilden konuşman gerekirdi.

Şükür geride kaldı bu tür yaklaşımlar. Bazen oluyor, umarsız kayıtsız bananeci memurlarla karşılaşıyorsun. Bazen de alıyor seni karşısına, gerekirse çayını ısmarlıyor. Seni dinliyor. Şüphesiz her şey kanunda yönetmelikte uygulama talimatında yazmıyor. İşte o anlarda yetkin bir memurun devreye girmesi, inisiyatif alması gerekiyor. İşte o memur, Tanısın tanımasın, karşıdakini insan, karşısındakini halk olarak, kendi halkı olarak görüyor.

Halk olarak genelde şikayet etmeye, memnuniyetsiz tavır takınmaya şartlanmışızdır. Örneğin hastanede bizi güler yüzle karşılayan, tedavimizi yapan bir doktora, hemşireye teşekkür etmekten imtina ederiz. Sorunlarınızı dinleyen çözüm üreten bir memura işten bir teşekkürü çok görürüz.

Özel islerimden dolayı bu ara çokça resmi dairelerle mülaki oldum. Kaski de görevli bazı memur ve amir arkadaşlara sorunlarımızı anlattık. Dinlediler, çay ısmarladılar. Sorunlarımızı çözdüler.

Yine İl Ticaret Müdürlüğündeki iş ve işlemlerimizde ne zaman gitsek Mustafa Parmaksız bey ve diğer memur arkadaşlar yakın ilgi ve alakalarını eksik etmediler, yardımcı oldular.

Tamam, belki görevlerini yaptılar, ancak güler yüz ile, tatlı dil ile, işi uzatmadan. Bugün git yarın gel desturu uygulamadan. Her iki kurum personeline de teşekkürlerimizi iletiyoruz. Biliyoruz ki her teşekkür onların takdiri kıymetini tasdik edecek, insanlara olan sevgisini artıracaktır.

İşin ilginç tarafı ise, devlet kurumlarının dışında bulunan özel kurum ve kuruluşlar, örneğin Akedas, Banka şubeleri 1990’lı yıllara geri dönmüşler. Yok, benim memurum işini bilir yaklaşımında değiller. Ancak örneğin bankalarda basit bir para çekme, fatura yatırma işlemi için saatlerinizi harcıyorsunuz. Memurlar gamsız, umarsız. Soğuk bir yüz, itici bir resmiyet. Onların da 1990 zihniyetinden kurtulmalarını, günümüz dünyasına dönmelerini diliyoruz.