Kahramanmaraş’ın sokaklarında dolaşırken insanın içini burkan bir sessizlik var. O eski kalabalık, üniversite çıkışlarında yaşanan o gençlik coşkusu, çarşıdaki yoğun atmosfer, kafelerde taşan hareketlilik artık yok denecek kadar az. Şehrin nabzını tutan herkes farkında: Gençler gidiyor. Hem de geri dönmeyi düşünmeden…
***
Peki neden? Neden bu topraklarda doğan, büyüyen, anıları buraya bağlı gençler, kendilerine başka şehirlerde yeni bir hayat arıyor? Deprem mi? Evet bu büyük bir etki, yadsınamaz. Fakat depremden önce de bu şehirde yaşayan bir genç olarak o zamanlar da gitmek istiyordum. Ben ve benim gibi niceleri… Zaten deprem de olunca tamamen koptuk. Bir yanımızda bu yıkık şehri yüz üstü bırakmak istemenin verdiği vicdan azabı, diğer yanda hayallerimizi yaşayamayacağımız bir atmosferle yüzleşmek.
***
Dürüst olalım; Kahramanmaraş, gençlerine geniş bir iş imkanı sunan bir şehir değil. Mezun olan gençlerin çoğu, “İş bulursam kalırım” diye düşünüyor ama o iş bir türlü gelmiyor. Kamuya girmek zor, özel sektörde ise ya ücretler düşük ya da çalışma şartları caydırıcı. Gençler için tek seçenek çoğu zaman valiz toplamak oluyor. Öğrenciler zaten lise yıllarından itibaren daha gelişmiş büyükşehirleri hedefliyor. Giden geri dönmüyor; çünkü orada hem daha iyi eğitim hem de daha geniş sosyal çevre buluyorlar.
***
Gençler artık kendilerini ifade edebilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kültür-sanat etkinliklerine erişebilecekleri şehirler istiyor. Kahramanmaraş’ta ise sinema ve birkaç kafe dışında sosyal yaşam neredeyse yok. Bir konser, bir tiyatro oyunu ya uzun süre bekleniyor ya da sadece belli kesimleri hedefliyor. Bu da gençlerin “Burası beni anlamıyor” hissini güçlendiriyor.
***
6 Şubat depremi, şehirde zaten zayıf olan genç nüfusu daha da azalttı. Birçok aile göç etti; kalan gençler ise şehirdeki belirsiz yapılaşma, toparlanma süreci ve geleceğe dair umut eksikliği nedeniyle başka yerlerde hayat kurmaya yöneldi. Gençleri suçlamak kolay; ama asıl mesele onların gözünden şehre bakabilmek. Eğer Kahramanmaraş gençlerin şehri olacaksa: nitelikli iş imkanlarının artırılması, üniversitelerin güçlendirilmesi ve yeni bölümlerin açılması, kültür-sanat ortamının zenginleştirilmesi, gençlere şehirde söz hakkı verilmesi gibi adımlar atılmalı.
Giden, aslında şehrin geleceği… Ve eğer bu gidişi durduramazsak, bir gün geriye sadece hatıraları kalmış bir şehirle baş başa kalacağız.