Kahramanmaraş, depremden sonra yalnızca evlerini değil; hatıralarını, sokaklarını, güven duygusunu da kaybetti. Enkazdan geriye kalan boşlukları dolduracak tek şey ise umuttu. O umut da adı büyük, beklentisi daha büyük projelerle geldi: TOKİ konutları… Şehir adeta dev bir şantiye alanına döndü. Vinçler, beton mikserleri, gece gündüz süren çalışmalar… Depremzedeler her geçen gün bir anın hayalini kurdu; “evlerine taşınmak.”


Çünkü TOKİ konutları, yalnızca bir yapı değil; insanların yeniden hayata tutunacağı bir başlangıçtı. Ancak bugün gelinen noktada, o umut betonun içinde çatlamaya başladı. Kış mevsimi kapıyı çalınca, yağmurla birlikte gerçekler de su yüzüne çıktı. Sosyal medyada paylaşılan görüntüler; su alan duvarlar, eksik yalıtımlar, çatılardan sızan yağmur…
İnsan ister istemez soruyor:
“Bunlar yeni yapılan konutlar mı?”
“Depreme dayanıklı diye yapılan evler, yağmura mı dayanıksız?”

Vatandaşın sitemi çok net:

“Biz bu evleri hayal ederek bekledik. Çocuklarımız yeniden güvenle uyusun istedik. Bu mu karşılığı?”

TOKİ denince akla sağlamlık gelir fakat bugün bu algının tartışılır hale gelmesi, yalnızca bireysel bir sorun değil; şehir prestiji açısından da ciddi bir yaradır.

Unutulmamalı ki Kahramanmaraş, bir afet şehri değil; bir direniş şehridir. Vatandaşların yaşadığı hiçbir sorunun üzeri örtülmemeli, aksine daha da altı deşilmelidir. TOKİ konutları, depremzedelerin umudu olarak başladı. Bu umudun hayal kırıklığına dönüşmesine izin verilmemeli. Çünkü bu şehir, yarım yapılan işlerin bedelini en ağır şekilde ödemiş bir şehir.
Artık hataya, ihmale, “olmuş gibi” yapmaya tahammülü yok.

Ve Kahramanmaraşlı soruyor:

“Biz bu evleri ne umutla bekledik…
Böyle mi olacaktı?”