2025 yılı YKS sınavlarının açıklanması ile adayların tercih telaşı da başladı. Son yıllara kadar eşit ağırlık alanından tercih yapacak adayların en gözde tercihi olan Hukuk Fakülteleri son 5 yılda muazzam bir düşüşe geçmiş durumda. Adayların Hukuk Fakültesi okumaktan imtina etmesi ile birlikte son 5 yılda hukuk fakültelerinin sıralamalarının oldukça geriye gittiğini görmekteyiz. Peki neden artık Hukuk Fakülteleri tercih edilmiyor?

Adalet sisteminin yozlaştığı her gün yeni bir gündem ile Adaletin sorgulandığı yıllardan geçmekteyiz. Kimi zaman kaçış cümlesi olarak kullanılan ''ülkede adalet mi var ne yapsak boş'' cümlesi yerinde kullanıldığında ise maalesef haklı bir çaresizliğin tezahürü olarak yüzümüze tokat gibi çarpmakta. Gençlerle yapılan sohbetlerde onların enerjilerine ve gür seslerine bakıp umutlanırken onların da gelecekleri hakkında bizden umut bekledikleri ve sürekli karamsar cümleler yerine onların da bizden umutlanmaya ihtiyaçları olduğunu unutmamak gerekiyor. Bugün yalnızca hukuk fakülteleri değil pek çok meslek alanının gençlerin geleceğe umutla bakamamasından kaynaklı tercih edilmediğini görmekteyiz. Bugün hukuk fakültesi tercih etmeli miyim diyerek yanımıza gelen gençlere mezun olduktan sonra karşılaşacakları engelleri anlatmak kadar mesleğin onur, şeref ve haysiyeti ile mesleğin güzelliklerinden bahsetmek de boynumuzun borcudur. Burada gördüğüm en büyük hata Hakim, Savcı ve Avukatların kendilerinden meslek hakkında bilgi almaya gelen gençelere ''sakın ha hukuk seçip ne yapacaksın, torpilin yoksa zaten Hakim ve Savcı olamazsın, çevren yoksa zengin değilsen avukatlık yapamazsın, ülkede adalet mi var hayatını heba edersin'' gibi karamsar ve hukukçu olma hayali kuran cıvıl cıvıl gençlerin bile hevesini kıran cümleler ile yaklaşılmasıdır. Mesleğimiz pek tabi zor bir meslek, Avukat olarak meslekte tutunmak pek tabi güç, hakim ve savcı olmak elbette ki kolay değil ancak bunlar imkansız da değil. Emperyalizmin ve gittikçe tüketim toplumu haline gelmemizin bir sonucu olarak başarı eşittir çok para anlayışının burada da gençlerin önünü kestiğini görmek mümkün. Bir meslekte başarılı olmak çok fazla para kazanıp servet sahibi olmak demek anlamına gelmediğini gençlerimize anlatmak gerekiyor. Ülkemizde ekonomik kriz olduğu ve toplumumuzun büyük çoğunluğunun açlık sınırında kaldığı bir gerçek ancak tarihimize baktığımızda her on senede bir büyük kriz yaşadığımız ve gün sonunda refahlama sürecine girdiğimiz de bir gerçek. Sonsuza kadar ekonomik kriz içerisinde yaşamayacağımız gibi sonsuza dek adalet mekanizması çökmüş bir vaziyette de yaşamayacağız. Bizim özellikle de hukukçu meslek üstatlarımızın gençlerin hukuk fakülteleri seçmeleri noktasında teşvik edici olup ''siz seçin gençler, sizler mezun olana kadar biz bu sistemi düzelteceğiz'' demeleri gerekirken gençleri meslekten uzaklaştırmanın katiyen yanlış olduğunu düşünmekteyim. ''Çok güzel bir gençlik geliyor, bu kuşak farklı, ülkemizi onlar kurtaracaklar'' bu cümleleri hepimiz duymuşuzdur ve çoğumuzda aynı fikirdeyizdir. Ancak biz ardımızdan gelen bu gençlik için ne yapıyoruz ? Ülkenin ve toplumun bütün sıkıntılarını bu gençlerin kucağına bırakıp sizin kuşağınız bambaşka siz halledersiniz gençler diyerek işin içinden çıkmak kolaya kaçmak olmuyor mu? Çok güzel bir gençlik geliyor evet ancak onlar bu sistem içinde bir yerlere gelene dek bizler onlar için bu toplumun aksayan tüm mekanizmalarını tamir etmeye uğraşacağız, uğraşmalıyız da zira ancak o zaman ardımızdan gelen gençlerin vizyonlarından ve başarılarından faydalanabiliriz.

İlk mücadele ve kavgayı bizim vermemiz gerekiyor ki ardımızdan gelen gençlere umut olabilelim ve onları bozuk bir sistemi tamir etmekle uğraştırmak yerine işleyen bir sistemi çağa uygun ve daha üst bir seviyeye getirmeleri için uğraşmalarını sağlayalım. Tüm bunlar yalnız hukuk fakülteleri ve hukukçular için değil toplumun aksayan her kurumu ve sitemi için geçerli olup, köşeye çekilip gençlerden medet ummak yerine onlara mücadele imkanları tanımalı ve karşılaşacakları zorluklar karşısında tampon bölge görevi üstelenmeliyiz. Ancak o zaman gelen güzide gençliğin bir anlamı olacak ve gençlerden duyduğumuz umut bir mana kazanacaktır.

''Aklı öldürürsen ahlak da ölür, akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.'' Fatih'in bu sözünü kendimize şiar edinerek ne satın alacağız ne de satacağız, bin yıllık bir devlet hafızamız olduğunun farkında olarak geleceğe hep umutla bakıp verdiğimiz mücadele ile gençlerin önünü açmayı kendimize borç bileceğiz.

Av. Ahmet KAZANCI