Hayatta en çok korktuğumuz şeylerden biri belirsizliktir. Net olmayan yollar, karanlık vadiler, uçsuz bucaksız çöller... İnsan, görmediği bir sona doğru adım atmaktan çekinir. Oysa çoğu zaman yol, ancak biz yürümeye başladıktan sonra belirginleşir. Tıpkı sisli bir sabahta önünü sadece birkaç adım görebilmek gibi: Yürümeye devam ettikçe manzara açılır, yol kendi kendine şekillenir.
Çinli düşünür Chuang Tzu’nun yüzyıllar önce söylediği gibi:
“Yol, yüründükçe oluşur.”
Bu kısa ama derin anlamlı cümle, aslında hayatın kendisini özetliyor. Her birimizin içinde bulunduğu yolculuk, hazır bir patika değildir. Ne tam bir harita vardır elimizde ne de net bir yön. Yol, ancak biz adım attıkça var olmaya başlar.
Tarihte iz bırakmış nice insan, mevcut yollarla yetinmek yerine kendi patikasını açmıştır. Bilinen rotalardan sapmadan farklı yerlere varmak mümkün değildir. Bilim, sanat, düşünce ve hatta günlük hayat... Hepsi cesaretle atılmış ilk adımlarla şekillenir. “Böyle gelmiş, böyle gider” diyenler değil; “Böyle gitmez” diyerek yürüyenler yazar hikâyeyi.
Kimi zaman adımlarımız titrek olur, kimi zaman yönümüzü şaşırırız. Ama bilmeliyiz ki, yanlış adımlar da bu yolun bir parçasıdır. Düşmeden yürümeyi öğrenemeyiz. Kaybolmadan yönümüzü bulamayız. Yolculuğun asıl değeri de burada yatar: Kendi deneyimimizin haritasını çizmek.
Eğer önünde net bir yol göremiyorsan korkma. Yol orada olmayabilir. Ama sen yürümeye başladığında oluşacaktır. Belki tozlu, belki engebeli, belki de uçurum kenarında… Ama senin yolun olacaktır. Çünkü cesaretle atılmış her adım, evrenin haritasına yeni bir çizgi ekler.
Unutma, “Yol, yüründükçe oluşur.”
Ve her adım, seni hem kendine hem de hayata biraz daha yaklaştırır.