Türk Ceza Kanunu’nda etkin pişmanlık, failin belirli şartları yerine getirdiği takdirde cezasında ciddi oranda bir indirim yapılmasını ve istisnai bazı durumlarda ise ceza dahi almamasını düzenleyen failin gösterdiği pişmanlık neticesinde failin topluma ivedi şekilde kazandırılmasını amaçlar vaziyette düzenlenmektedir. Etkin pişmanlık kurumu ilk bakışta hümanist ve suçlunun topluma kazandırılması yönünden faydalı olarak görünse de uygulamada pek çok kez adalet duygusunu sınamıştır. Etkin pişmanlık hükümleri elbette ki her suç bakımından uygulanmıyor kanun koyucu etkin pişmanlığın uygulanabileceği suçları sınırlı sayıda saymış olup uygulamada sıklıkla karşılaşılan suçlar malvarlığına karşı düzenlenmiş olan hırsızlık, dolandırıcılık, mala zarar verme, hileli iflas ve taksirli iflastır.

Sayılan suçlar dışında örgütlü suçlar ve uyuşturucu ticareti suçlarında da etkin pişmanlık hükümlerine yer verilmiş olup yazımızın içeriğinde bu suçlar dışında kalan malvarlığına karşı düzenlenmiş olan hırsızlık, dolandırıcılık, mala zarar verme suçlarında etkin pişmanlığı ele alacağız. Kanun koyucu ilgili suçlardan dolayı zarara uğrayan mağdurun zararının henüz kovuşturma aşamasına geçilmeden fail tarafından giderilmesi halinde failin cezasında 2/3 oranında indirim yapılmasını düzenlenmiştir. Savcılık makamının iddianameyi yazıp mahkemeye sunması ve iddianamenin kabul edilmesi ile birlikte kovuşturma aşaması başlar. Kovuşturma aşamasına geçildikten sonra zararın giderilmesi halinde de kanun koyucu etkin pişmanlık hükümleri uygulanması gerektiğini hüküm altına almış olup mağdurun zararının giderilmesi halinde failin cezasında ½ oranında indirim yapılacağı düzenlenmiştir. Ancak bu düzenleme, toplum vicdanında çoğu zaman çelişkili bir tablo ortaya koymakta. Şöyle ki: Fail çaldığı malları geri verse dahi mağdurun uğradığı manevi kayıp, yaşanan korku ve travma telafi edilemeyecektir. Bütün bu düzenlemeler ve kararlar, toplum vicdanında aynı soruyu gündeme getiriyor: Etkin pişmanlık adalet mi sağlıyor, yoksa suçu ödüllendiriyor mu? Fail mağdurun zararını giderdiği takdirde ciddi oranda cezasında indirim yapılıyor ancak mağdurun yaşadığı korku, güvensizlik baki kalıyor. Bu noktada etkin pişmanlık, mağdur ile fail arasındaki dengeyi zaman zaman bozabiliyor. Kanun koyucu mağdurun malvarlığına karşı işlenen suça karşı mağdurun üstün menfaatinin en hızlı şekilde uğradığı mal varlığı zararının temin edilmesi yaklaşımı ile ilgili düzenlemelere yer vermiş olup toplumun bir kesiminde bu karşılık görmezken uygulamada da rastladığımız üzere dolandırıcılık veya hırsızlık suçları mağdurlarının maddi kayıplarını telafi edememeleri yaşamış oldukları en büyük kayıp olarak görünüyor. Bu nedenle ilgili düzenleme esasında suçlu lehine olarak görünse de burada mağdurun da haklarının korunduğu ve salt olarak faile fayda sağlayan bir düzenleme olmadığını söyleyebiliriz. Unutmamak gerekir: Ceza hukuku yalnızca failin pişmanlığına değil, mağdurun tatminine ve toplumun adalet beklentisine de cevap vermelidir.

Etkin pişmanlık, ceza hukukunun hem insancıl hem de pragmatik yüzünü gösteriyor. Bir yandan suçluyu topluma kazandırmayı hedefliyor, diğer yandan ise mağdura bir nebze olsun adalet sunmaya çalışıyor. Etkin pişmanlık kurumunun failin cezalandırılması ve mağdurun tatmini noktasındaki bir dengede bulunması gerektiğini unutmamak gerekir. Zira buradaki dengenin taraflardan herhangi biri lehine bozulması adalet ve hukuk olgularına zarar verecek olup mevcut düzenlemeler her ne kadar fail lehine gibi görünse de mağdurun adalete erişimini hızlandırdığı ve zarar tazmini noktasında etkili çözümler sunarak terazinin dengede olduğunu söyleyebiliriz.

Av. Ahmet KAZANCI