Süresiz nafaka tartışmaları çok uzun zamandır ülke gündemini meşgul ediyor. Öyle ki; nafaka mağdurları tarafından kurulmuş dernekler bile var. Süresiz nafaka konusu birçok defa meclisin gündemine de geldi, süresiz nafakanın kaldırılacağı söylentileri yayıldı, evlilik süresi ile orantılı nafaka süresi gibi alternatif çözümler üretildi ama hiçbiri hayata geçmedi. Meclis yine yanıltmadı ve toplumun kanayan yarası olan bir konuda yine çözüm üretemedi.

Son olarak Antalya 12. Aile Mahkemesi süresiz nafaka hükmünü içeren Türk Medeni Kanunu’nun 175.maddesinin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesinin en önemli görevi; Anayasa’ya aykırı olan kanun maddelerini iptal etmek. Anayasa Mahkemesi; bir kanun maddesini iptal edebilmesi için önüne bu konuda bir başvuru gelmesi gerekiyor. Anayasamıza göre; yargı makamları, görülmekte olan bir davada uygulanacak hükmün Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünürse Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunabiliyor. Antalya 12. Aile Mahkemesi de önündeki bir boşanma dosyasında, tarafların evliliğinin üzerinden 1 yıl dahi geçmemesine rağmen süresiz nafaka talep edilmesini anayasaya aykırı buldu ve başvuruda bulundu.

Başvuruda; 1 yıldan daha kısa süreli bir evlilik yaşamasına rağmen süresiz nafaka ödemek zorunda kalan erkeğin, hayatının geri kalanında yeniden evlenebilmesinin zorlaştığı; bu durumun anayasa ile güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği, ayrıca süresiz nafakanın mülkiyet hakkını da ihlal ettiği görüşlerine yer verildi. 12. Aile Mahkemesi süresiz nafakanın, nafaka yükümlüsünün geri kalan yaşamı bakımından refahı, mülk edinebilmesi, yeni bir aile kurabilmesi ve yeni kurduğu ailenin huzurunu ve refahını sağlayarak çocuklarını koruyabilmesinin önünde engel teşkil ettiğini de ayrıca belirtti.

Aynı konuda aynı gerekçelerle daha önce yine Antalya 12. Aile Mahkemesi tarafından Anayasa Mahkemesine başvurulmuştu. 27/03/2025 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı ile; görülmekte olan davada, daha önce hükmedilmiş olan nafakanın arttırılıp arttırılmayacağı hususunun uyuşmazlık konusu olduğu ve davada Türk Medeni Kanunu’nun 178. Maddesinin uygulanacağı fakat aile mahkemesinin 175.maddenin iptalini talep ettiği gerekçesi ile usulden ret kararı vermişti. Ret kararı verilen başvuruya ilişkin ara kararda aynen şu ifadelere yer verilmişti; TMK'nın 175. maddesi gereğince nafakanın "süresiz olarak" ödenmesi nafaka yükümlüsünün geri kalan yaşamı bakımından hayatının refahı, mülk edinebilmesi, yeni bir aile kurabilmesi ve yeni kurduğu ailenin huzur ve refahını sağlaması, çocuklarını koruyabilmesinin önünde engel teşkil ettiğinden Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan "...insan haklarına saygılı..., sosyal bir hukuk Devletidir.", Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan "...Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür....", Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir...", Anayasa'nın 35. maddesinde yer alan "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir...", Anayasa'nın 41. maddesinde yer alan "...Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar....", ibarelerine aykırılık teşkil etmekle TMK'nın 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakasın "süresiz olarak" istenilebilmesine ilişkin düzenlemenin Anayasa'nın anılan maddelerine aykırı olduğu kanaatiyle Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesine başvurulmasına şeklinde aşağıdaki karar verilmiştir.” Görünen o ki Antalya 12. Aile Mahkemesi, bu sefer doğrudan 175.maddenin uygulanacağı bir dava önüne gelir gelmez usuli hatayı gidererek yeniden Anayasa Mahkemesine başvurmuş.

Anayasa Mahkemesi; başvuruda herhangi bir eksiklik olmadığını tespit ederek işin esasını incelemeye başladı. Bu demektir ki; evlenen kadının soyadı konusunda olduğu gibi yine meclisin yapamadığını Anayasa Mahkemesi yapacak ve sansasyonel bir iptal kararına imza atması an meselesi. Hatırlarsanız Anayasa Mahkemesi; kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almasını zorunlu kılan kanun maddesinin de Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade ederek kuralı iptal etmiş ve meclise yeniden kanun maddesi koymak için 9 ay süre vererek iptal kararının 9 ay sonra yürürlüğe gireceğini belirtmişti. Fakat meclis; en önemli görevi olan “kanun yapma” işini savsakladı ve 9 aylık sürede yeni bir düzenleme yapamadı. 9. Yargı Paketinde iptal edilen kanun maddesinin aynen kanuna ekleneceği yönünde haberler çıktı fakat bu durum gerçekleşmedi. Diğer bir deyişle meclis, meclis olma özelliğini yitirdi.

Yani; Anayasa Mahkemesi süresiz nafaka ile ilgili bir iptal kararı verse bile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu konuda yeniden bir düzenleme yapabilecek vasfa sahip olduğunu söylemek mümkün değil.

Son olarak benim şahsi fikrimi paylaşacak olursam; ben süresiz nafaka düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı düşüncesindeyim. Anayasa’ya aykırılık başka, hakkaniyet başka. Siz hakkaniyetsiz olduğunu söyleyebilirsiniz ama ben adaletsiz olduğunu söyleyemem. Şöyle ki; nafakaya hükmedilmesi ve nafakanın devam etmesi birçok şarta bağlı. Bu şartların başında; kadının boşanmada erkekten daha kusurlu olmaması. Yani erkek ya daha kusurlu olursa veya iki taraf eşit kusurlu olursa nafakaya hükmedilir. Gerçekten de adil olan bu. Kadının boşanmada bir kusuru yoksa neden mağdur edilsin? Diğer bir şart ise kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekiyor. Örnek vermek gerekirse; kadın; çocuk ve ev işleri nedeni ile uzun süre iş hayatından uzak kalmış ve artık yeni iş bulamıyor olabilir, boşandıktan sonra maddi imkansızlık içine düşmüş olacaktır. Bu halde; aslında evlilik yaşamı, kadını birçok şeyden mahrum bırakmış, boşanmada kusuru olmamasına rağmen boşanarak yoksulluğa düşmüştür. Kadının gelirinin erkekle eşit veya erkekten fazla olduğu durumlarda nafakaya hükmedilmemektedir. Zaten nafakaya ilişkin düzenlemelerde erkek veya kadın ibareleri kullanılmamakta, “boşanma ile yoksulluğa düşecek olan taraf” deyimi kullanılmaktadır. Bu demektir ki –her ne kadar ülkemizde pek mümkün olmasa da- kadının çalıştığı erkeğin ise evde oturduğu bir evliliğin bitmesi durumunda kadın erkeğe nafaka ödeyecektir. Teoride eşit bir kanun maddesi fakat uygulamada tabiî ki nafaka alan erkeğe denk gelmek çok ihtimal dahilinde değil. Nafaka; kadının yeniden evlenmesi halinde kendiliğinden sona ermekte, erkek de her zaman kadının maddi durumunun nafakaya ihtiyaç duymayacak kadar iyileştiğini, kendi durumunun ise daha kötü hale geldiğini iddia ederek nafakanın kaldırılması için dava açabilmektedir.

Bütün bu şartlar; kadın ile erkek arasında adil bir denge kurmaktadır. Bu nedenle ben süresiz nafakanın adil olduğunu kanaatindeyim. Ülkemizde; sırf nafaka ödememek için ayrılmaya yanaşmayan on binlerce erkek var. Süresiz nafaka kaldırıldığında sayısız kadının ortada kalacağını unutmamak gerekir.