Katılımevim, Eminevim gibi tasarruf finansmanı şirketleri; vatandaşları ev ve araba sahibi yapmak iddiasıyla banka kredilerine alternatif olarak kuruldu. Bu sistemle vatandaşlara faizsiz birşekilde taksitlerle ev-otomobil sahibi yapma vaadi veriliyor. Bu tür şirketler; geleneksel anlamda komşu günlerinden esinlenmiş gibi duruyor. Bu sistemde; şirket müşteriler arasında 100-200-300 kişilik gruplar oluşturuyor. Bu gruptaki herkes aylık belirli miktardaki taksidi şirkete ödüyor, şirket de her ay toplanan bu parayı kura ile gruptaki bir kişiye vererek ev veya araba almasını sağlıyor.  Yani sizin taksitler halinde ödeyeceğiniz toplam tutar bir ev/araba parası edecek şekilde belirleniyor. Gruptaki herkes taksidini bitirinceye kadar her ay bir kişiye kura ile bir ev/araba alma imkanı sağlanarak, organizasyon tamamlanmış oluyor.

                Müşteriler bu organizasyon için taksitler halinde ödediği bedel dışında bir de yüzde olarak belirlenmiş şekilde organizasyon ücreti ödüyor. Özetle; diyelim ki 200 kişilik bir gruba dahil oldunuz ve toplam 1 milyon tl ödemeniz öngörülüyor. 1 milyon TL’yi 200 taksitte şirkete ödemeniz kararlaştırılıyor. Böylelikle her ay 5.000 Tl şirkete ödemek durumunda kalıyorsunuz. Dahil olduğunuz gruptaki herkes de sizin gibi her ay 5.000 Tl ödüyor. Böylelikle şirket gruptan her ay 1 milyon TL toplamış oluyor. Topladığı bu 1 milyon TL’yi de gruptaki bir kişiye kura yoluyla –ev veya araba almak şartıyla- veriyor. Gördüğünüz gibi bu sistemin günden hiçbir farkı yok. Buna ek olarak sözleşmede genellikle %10 organizasyon ücreti belirleniyor. Yani siz bu organizasyonu yapması için şirkete 100.000 TL ek ödeme yapmak zorunda kalıyorsunuz.

                Bu sistemin sakıncalarını anlatacağım; diyelim ki siz 1 milyon Tl ile sisteme dahil olduğunuz. 200 aylık vadede bunu ödeyeceksiniz. Kura ile size ilk ayda da ev çıkabilir, 100.ayda da, 200.ayda da… Diyelim 100. Ayda kura size çıktı. Neredeyse 9 yıl sonra… Siz sisteme girdiğinizde 1 milyon TL’ye 3+1 ev alabiliyordunuz ama aradan 9 yıl geçtikten sonra artık ev fiyatları 3 milyon TL’ye çıktı. Ne olacak şimdi? Şirket size; “git 1 milyon Tl’ye ev bul parasını vereyim” diyecek, “Daha pahalıya bulduysan ben 1 milyon Tl’sini veririm üstünü sen tamamla” diyecek… Sizi enflasyon ve konut fiyatı artışına karşı çaresiz ve korunmasız bırakan bir sistemden bahsediyoruz açıkçası. Almayı düşündüğünüz evin fiyatı günden güne artıyor ama siz kurada 1.ayda da çıksanız, 100.ayda da çıksanız şirketin size geri ödeyeceği miktar değişmiyor. Ki ben daha hiç kurada erken çıkan birini görmedim.

                Diyelim ki; siz bir türlü kurada çıkmadınız, belki geliriniz düştü artık taksitleri ödeyemez hale geldiniz veya geliriniz yükseldi hiç böyle bir sisteme dahil olma ihtiyacı duymadan peşin ödemeyle ev alma imkanına kavuştunuz yada fikriniz değişti… Organizasyondan çıkmak istediğinizde şirket size başta ödediğiniz organizasyon ücretini iade etmediği gibi, ödediğiniz taksitleri de ancak 6 ay sonra iade ediyor. Neden böyle bir mağduriyet yaşıyorsunuz?

                2021 yılında 6361 sayılı Kanun’a eklenen 39/A maddesi ile sözde bu tür şirketlerin denetlenmesi, müşterilerin hukuki güvence altına alınması amacına hizmet etmek üzere bazı düzenlemeler getirildi. Ama o kadar da masumane değil bu madde.. Zira bu madde ile sözleşmeyi fesheden müşteriye organizasyon ücretinin iade edilmeyeceği, diğer ödemelerin de 6 ay içinde ödeneceği kurala bağlanmış… Şu enflasyon ortamında, şirkete 6 aylık ödeme zamanı tanınması gerçekten anlaşılabilir bir şey değil. Tasarruf finansmanı haricinde bütün sözleşmelerde fesih nedeniyle iade borcu fesih tarihinde muaccel olurken, katılımevim eminevim gibi şirketlere iade borcu için 6 aylık bir zaman tanınması çok manidar. Bu 6 ay içerisinde şirket size vermek yerine parayı işleterek paranızdan para kazanıyor ve size ancak 6 ay sonra ana parayı iade ediyor.

                Organizasyon ücretinin iade edilmeyeceği kuralına gelince… 2021 yılına kadar bu tür sözleşmelerde müşterinin sözleşmeyi feshetmesi halinde, mahkemeler; sözleşmede kaldığı süreyle toplam sözleşme süresini oranlayarak hakkaniyetli bir şekilde organizasyon ücretinin kısmen iadesine karar veriyordu. Örnek vermek gerekirse; diyelim ki 100.000 Tl organizasyon ücreti ödediniz, toplam sözleşme süreniz 200 aydı ancak siz 20.ayında sözleşmeyi feshettiniz. Bu durumda; siz toplam sürenin onda biri kadar sözleşmede kaldığınız için şirketin sizden ancak organizasyon ücretinin onda birini tahsil edebileceğine, geri kalan dokuzda birini iade etmesi gerektiğine karar veriliyordu. Gerçekten de hakkaniyetli bir uygulamaydı. Ancak 2021 yılında eklenen 39/A maddesiyle, meclis katılımevim eminevim gibi şirketlere müşteri karşısında kol kanat germiş oldu, “organizasyon ücreti dışında kalan” tasarrufların 6 ay sonra iade edileceği kuralını getirdi.

                Hukukta denkleştirici adalet ilkesi vardır. Devlet ve kanunlar zayıf olanı güçlü olana karşı koruyarak adaleti ve dengeyi sağlamak zorundadır. Nitekim ilk köşe yazımda bahsetmiş olduğum genel işlem koşulları da sözleşmelerin zayıf tarafını güçlü tarafına karşı korumak için getirilmiştir. Tüketicinin Korunması Kanununda da tüketicinin, satıcıya karşı korunması amacıyla “Haksız Şart” kuralı getirilmiştir. Haksız Şart;  tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartları olarak tanımlanmıştır. Tasarruf finansman şirketlerinin müşteriye imzalattığı sözleşmelerdeki, tüketici aleyhine olan maddeler de haksız şarttır. Nitekim 2021 tarihine kadar mahkemeler de sözleşmedeki “organizasyon ücreti iade edilmez” hükmünü haksız şart kabul ederek organizasyon ücretinin iadesine karar veriyordu. Ama meilletin (!) meclisi çıkardığı bir kanunla katılımevim, eminevim gibi şirketleri koruyucu hükümler getirdi.

                Peki ne yapılmalı?                                                                                                                                                            Türk Borçlar Kanunu madde 136: Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder.” Maddesi dayanak gösterilerek, ev fiyatlarının çok yükseldiği artık sözleşme ile kararlaştırılan toplam bedel ile bir ev satın alınamayacağı gerekçesiyle sözleşme feshedilmeli ve organizasyon ücretinin iadesi için mahkemeye başvurulmalıdır. Ayrıca görülecek davada, 2949 sayılı Kanun’un 28.maddesi uyarınca, 6361 sayılı Kanun’un 39/A maddesinin iptali istemiyle, anayasa mahkemesine başvurulması istenmelidir. Gerçi Anayasa Mahkemesinin iptal kararları ne kadar uygulanıyor ayrı soru işareti…

                Her şeye rağmen hukukun üstünlüğüne inanmaktan vazgeçmeyenlere selam olsun..