“Tıbbi Müdahalede Rıza Hakkı ve Uygulamadaki Sorunlar”

Geçtiğimiz haftaki yazımda ülkemizde sağlık hakkının temelini oluşturan Anayasamızın 56. maddesi uyarınca herkesin bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının en temel insan hakkı olmasından ve bu bağlamda hasta haklarının genel çerçevesini oluşturan hukuki düzenlemeleri ele almıştım.

Bu haftaki yazımda ise hasta haklarının temel taşlarından biri olan “RIZA” konusunu mercek altına alacağım.

1. Rızanın Hukuki Temeli

Rıza kavramı hukuki temelini başta Anayasamızdan, milletler arası hukuki metinlerde kabul edilen hasta haklarından ve bu haklardan faydalanmasını sağlamak amacıyla oluşturulan sair tüm düzenlemelerden almaktadır.

Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Kanunda açıkça gösterilen istisnalar haricinde kimse rızası olmaksızın veya verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi müdahaleye tabi tutulamaz.

Zira tıbbi müdahalelerde açık rızanın yokluğu, hastanın vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına müdahale sonucunu doğurur. Bu nedenle tıbbi müdahalelerde rıza hem etik hem de hukuki sorumluluğun merkezinde yer almaktadır.

2. Aydınlatma Yükümlülüğü

Rıza alınırken hastanın veya kanuni temsilcisinin tıbbi müdahale konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması gerekir. Bilgi, gerektiğinde tercüman kullanılarak, hastanın anlayabileceği şekilde, tıbbi terimler mümkün olduğunca kullanılmadan, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden ve hastanın ruhi durumuna uygun ve nazik bir ifade ile verilir.

Hastanın bilgilendirilmesi halinde, manevi yapısı üzerinde fena tesir olma ihtimali var ise ve hastalığın seyrinin ve sonucunun vahim görülmesi hallerinde teşhis gizlenebilir. Hasta ve yakınlarına ancak böyle bir halin varlığında bilgi verilmesi zorunlu değildir.

Ayrıca hasta, sağlık durumu hakkında kendisine veya ailesine veya yakınlarına bilgi verilmemesini isteyebilir.

3. Rızanın Şekli ve Kapsamı

Tıbbi müdahalelerde hastadan alınacak rızanın şekil şartı bulunmamaktadır. Ancak uygulamada özellikle ileride doğabilecek uyuşmazlıkların önüne geçmek amacıyla yazılı rıza alınması önerilmektedir. Bu bağlamda özellikle ameliyat gibi riskli işlemlerden önce kişiselleştirilmiş ve detaylı aydınlatılmış onam formlarının imzalatılması hem hekim hem de sağlık kuruluşu açısından hukuki bir güvence oluşturmaktadır.

Bununla birlikte, rızanın geçerliliği içeriğine de bağlıdır. Hastanın müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında detaylıca bilgilendirilmesi ve aydınlatılması gerekmektedir.

Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde bu şart aranmaz. Hastanın hayatı veya hayati organlarından birisinin tehdit altında olması halinde izin şartı aranmaz.

Hasta hakları, kişilik haklarıyla doğrudan bağlantılı olmakla birlikte; geçerli rıza kavramının yokluğu halinde, Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesindeki düzenlemeyle manevi zarar ve bu zararın tazmini konusu gündeme gelecektir.

4. Rızanın Geri Alınması ve Tedavinin Reddi

Acele haller haricinde, rıza her zaman geri alınabilir. Bu durumda hastanın tedaviyi reddetme veya durdurma hakkından bahsedilecektir.

Tedavinin durdurulabilmesi için tıbbi yönden mühim ve acele bir sakınca bulunmaması gerekmektedir. Bu durumda tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcisine veya yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı bir belge alınması gerekir.

Fakat, hiçbir zaman için hastanın tedaviyi durdurması veya reddetmesi, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatı halinde asla hasta aleyhine kullanılamaz.

Sağlık hizmetlerinden adalet ve hakkaniyete uygun olarak faydalanma hakkı hastanın temek haklarından biri olmakla birlikte sağlık çalışanları için bir yükümlülüktür.

5. Uygulamadaki Sorunlar ve Öneriler

Yoğun hasta temposu nedeniyle hekimlerin rıza prosedürlerini eksik uygulaması, tedavinin konusu ve sonuçları hakkında hastalarını yeterince aydınlatmaması hastanın maddi ve manevi zarara uğramasına neden olabilmektedir.

Yazılı onam formlarının standart ve genel geçer ifadeleri içermesi, formlarda yeterli açıklama yapılmaması ve kişiselleştirilmiş olmaması rızanın içeriği bakımından yükümlülüğe aykırı niteliktedir.

Bu durumda çözüm önerileri naçizane görüşüm, hasta muayene sürelerini artırmak, asistan hekimlerin muayene sonrasında hastaya münhasıran ve detaylı bir biçimde tedavi sürecini açıklaması, rıza alma sürecinin dijitalleştirilmesi ve detaylı hastalık ve tedavi bilgilendirme broşürlerinin hastaya verilmesidir.

Kapanış

Sonuç olarak, tıbbi müdahalelerde hastadan alınacak rıza yalnızca hukuki bir formalite değil, aynı zamanda insan onuruna ve kişilik haklarına duyulan saygının somut bir yansımasıdır.

Hastanın kendi bedeni üzerindeki karar hakkına saygı göstermek, çağdaş tıbbın temel etik ilkelerinden biridir. Bu bağlamda, sağlık çalışanlarının rıza süreçlerini yalnızca imza alınan bir prosedür olarak değil, şeffaf bir iletişim süreci olarak görmesi büyük önem taşımaktadır.

Bilgilendirilen, özgür iradesiyle karar veren bir hasta ile kurulan ilişki, güvene dayalı ve etik temelli bir sağlık sisteminin temelini oluşturur.

Unutulmamalıdır ki, sağlıklı bir toplum yalnızca iyi hekimlerle değil, aynı zamanda haklarını bilen ve bu haklara saygı gösteren bir sistemle mümkündür.

İstanbul doğumlu filozofumuz Ionna Kuçuradi’nin de dediği gibi “İnsan onuruna, kendi onurumuza, uğradıklarımızla değil, yaptıklarımızla zarar veririz çünkü yaptıklarımızdan sorumluyuz, başkalarının bize yaptıklarından değil. Bir şeyi yapıp yapmamak kendi elimizdedir.”

Saygılarımla,

Av. İdil Zeynep Yağlıca