Etrafımızda bulunan insanlardan sıkça düşünmenin, tefekkür etmenin gerekliliğine dair sözler duyarız da iş düşünceye gelince akıl soracağımız kişilerin çok az olduğunu görürüz.
Peki niye tefekkür edemiyoruz?
Güz mevsimi okumanın eşiğidir. Mevsimlerin değişmesini okuma çalışmalarında motive edici güç olarak kullanmalıyız. Sonbaharla birlikte şöyle bir okuma programı yapsak da onu çok uzun zamanlara yayarak kâmil insan olma basamaklarını çıksak.
İlahiyat alanında okuma çalışmaları sistematize edilirse bilgi sahibi olunabilir, yoksa ona yakın ilahiyat bilim dallarının ortak paydası gözümüzü korkutur.
Kur’an-ı Kerim’le ilgili okumalarımızda DİB yayınlarından çıkan “Kur’an Yolu” kitabını uzun zamana yayarak okumakda fayda var.
Riyâzü’s-Sâlihîn kitabı için Erkam Yayınlarına müracat edebiliriz. Hadisi şerifler yanında Peygamberimizin hayatı için Siyer kitapları okumalı o sahada öne çıkan belli başlı kitapları birlikte okumalıyız.
Yaşayan ve yaşatan Müslümanlık içinse “Biyografik” tarzda yazılan kitaplardan temin ederek Cumhuriyet tarihini onlu yıllara bölerek o zamanlarda yaşamış olan İslam alimlerinin eserlerini okumalıyız. Mahiz İz’in, “Yılların İzi”, M. Asım Köksal’ın “Hayatı ve Hatıraları”, İsmail Kara’nın “Yusuf Karali Hoca” kitabı gibi hemen aklımıza gelen eserler yanında her türlü anı kitabını okuyarak oralardan hayat-memat bilgilerine ulaşabiliriz.
Okumayı “Salih-Amel” boyutuna taşıyarak bu zor işin altından kalkabiliriz. Milletimizin kültür peteği istediğimiz verimlilikte değil, bir kaç nesil geçtikten sonra bu kodlar irfanla dolacak, arzu ettiğimiz hayat standartları zamanla yükselebilecektir.