Asrın felaketi olarak nitelendirdiğimiz 6 Şubat depremlerinden sonra yıkılan binalara ilişkin soruşturma ve ardından gelen ceza davaları ile yoğun bir gündem oluşmuştu. Depremin üzerinden iki buçuk yıldan fazla geçmesine rağmen yargılamalar halen devam etmekle birlikte yıkılan binalara ilişkin gerekli denetimi yapmakla görevli belediye görevlilerinin yargılamalarına henüz daha yeni başlanabildi. Yalnız yakınını kaybetmiş kişilerin değil sorumluların cezalandırılmasını isteyen tüm hemşehrililerimiz gözü devam eden ceza yargılamalarında. Zira vatandaşların hemen hepsi yapılan savunma ve verilen mütalaalardan ziyade sosyal medya veya sokaklardan verilen tepkinin hepsinden etkili olduğunun farkında.
Özellikle ceza yargılamalarında yargılamaların bu denli uzun sürmesi hem müşteki hem de sanığın mağdur olmasına neden olmakta iken özellikle deprem dosyalarındaki kamuoyu baskısı da düşünüldüğünde dosya tarafları için durum daha da zor hale gelmekte. Bu nedenle yargılamaların hızlı ve şüpheye yer vermeyecek şekilde karara bağlanması gerekmektedir. Hakim ve Savcılar yönünden bakıldığında dosyaların çok fazla teknik detay barındırması özellikle mühendislik alanına giren kusur ve ihmallerin olduğu dosyalar olması yargılamanın uzamasına neden olan etkenlerden birisi olarak gösterilebilir. Bu nedenle aldırılan bilirkişi raporlarına sanık veya müşteki tarafından yapılan itirazlar daha fazla dikkate alınmakta ve hemen her deprem dosyasında 3-4 bilirkişi raporu aldırılmaktadır. Müteahhit, şantiye şefi, mimar ve fenni mesul gibi binanın yapım aşamasında sorumlu tutulan kişilere yönelik yapılan yargılamalarda en azından bazı dosyalar için karar verilmiş ve diğer dosyalar bakımından ise sona yaklaşılmış iken binaya ruhsat veren, denetlemeye gelen ve aşamalarda imzaları bulunan belediye görevlileri yönünden ise yargılamalar henüz yeni yeni başlamış vaziyette. Özellikle deprem sonrasında tüm ülkenin merakla beklediği Ebrar siteleri davalarına yönelik bir kısım bloklar için kararlar verilmiş ve sanıkların cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Binanın yapımından sorumlu olan kişilerin binaları ruhsata uygun yapmadıkları ve sonradan kaçak kat yaptıkları tespit edilmişir. Bu hususun belediye birimlerince denetlenmesi gerekirken denetlenmediği ve aldırılan bilirkişi raporları ile belediye ilgili birimlerinin asli kusurlu oldukları tespit edilmesine rağmen belediye görevlilerine yönelik yargılamalara henüz yeni başlanabilmiştir. İnşaatına başlanan binaların belirli aşamalarda belediye görevlilerince denetlenmesi kanunen zorunludur. Depremde yıkılan binaların yapımından sorumlu sanıklar da yaptıkları savunmalarında inşaatın çeşitli aşamalarında belediye görevlilerin inşaatı denetlediklerini dile getirmişlerdir. Buna karşın belediye görevlilerin yargılandığı yıkılan binalara ilişkin henüz karar verilen bir dosya bulunmamakla birlikte belediye görevlisi sanıkların duruşmalardan vareste tutulma talepleri hemen her dosyada kabul edilmiş, devam eden yargılamalarda ise tutuklu tek bir belediye görevlisi sanık dahi bulunmamaktadır. Bu durum ise depremde yakınlarını kaybetmiş vatandaşlar tarafından tepkiyle karşılanmakta. Daha fazla tepkilerin oluşmaması ve dosya taraflarının daha fazla mağdur edilmemesi amacıyla yargılamaların uzatılmadan karar bağlanması gerekmektedir zira aksi durumda sanıkların lekelenmeme hakları ihlal olunacaktır.
Maalesef vatandaşlarımız ihmal yüzünden hayatlarını kaybetmekte, geride ise bu ihmalin cezalandırılması için yıllarca adalet peşinden koşan ve acılarını yaşamaya dahi fırsat bulamayan yakınları kalmaktadır. Hayatlarını kaybeden yakınlarına karşı bunu bir son görev olarak gören acılı vatandaşların daha fazla mağdur edilmemesi için dosyalarda ivedilikle karar verilmesi bir borçtur. Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür.
Avukat Ahmet KAZANCI