Aslına bakılırsa sürprizlerden söz etmiştim yazılarımda, canlı yayınlardaki yorumlarımda. ‘Maraş gebe’ deyince herkes ebeliğe soyundu, daha lafın arkasını beklemeden kim kimden hamile kalmış sorusu sormaya başladı.
Bu kadim şehir, sürprizlere gebeydi. İfade etmek istediğim buydu. Herkes de biliyordu ki bu seçim milat olacaktı, ülkenin ve şahsım şehrinin kader seçimi olacaktı.
Yaklaşık 21 senedir iktidar olmuş biri AK Parti, ki Kahramanmaraş da bu partinin kalelerinden biri, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, yani 14 Mayıs günü, yüzde 72’lik oyla taçlandırdı.
*
Milletvekilliği sayısı ve partilerin alacakları oy konusunda tüm anketler gibi bizler de yanıldık. İddiaya girenler, seçim toto oynayanlar yerlere yattı.
Seçimden önce herkese bol keseden savuruyordu, 3 alırız, 5 alırız, hatta öyle ki 8-0 alırız (İl Başkanı Fırat Görgel) iddiasını ileri sürmüştü. Matematiksel olarak bu seçim belki 8 – 0’a müsaitti ama diğer partilerin de eli armut toplamıyordu neticede.
Özellikle CHP başarılı bir seçim stratejisi uygulamıştı. Atom karınca dediğimiz Ali Öztunç, partide lokomotif görevini üstlenmişti. Basın ile kurduğu koordinasyon ve diyalog, müsbet haber akışları, misyonunu ve partisi kadar kendini de ifade etmekteki hüneri arkasından 2. sırada olan Deva Parti’li Uzm. Dr. İrfan Karatutlu da meclise giden bir başka isimdi.
Seçimden önceki son canlı yayınımızda Ali Öztunç, rüzgarı fırtınaya çevireceklerini iddia etmişti ısrarla. Dediği de oldu, oylarını artırdı, 43 yıl aradan sonra şahsım şehrinde 2 milletvekilinin çıkmasını sağladı. Performansı dört dörtlüktü. Bu çabası, koşturması partiyi şehirde zirveye taşıdı, oylarını yüzde 90 artırdı.
Türkçesi, seçimde Ali Öztunç fırtınası esti.
Seçim gecesi gel- gitler oldu haliyle. MHP, yakaladığı rüzgârı lehine çevirmeye başarmış, Zühal Karakoç Dora ardından 2. sıra adayı Turan Şahin de milletvekili olmuştu.
Ancak yurtdışı oyları, Turan Şahin’in ve MHP’nin bu hevesini kursağında bıraktı, ‘gelecek seçime ertele’ denildi, oylar CHP’ye kayıverdi.
Kabul etmek gerekirse, tanıdığım, bildiğim Zühal Karakoç Dora mükemmel dava kadını ve nitelikli siyasetçi. Hakiki Asena!
*
Yeniden Refah Partisi birinci sıra milletvekili adayı sevgili Muhammed Aydoğar’ın meclise gitmesini isterdim. Düzgün isimdi, şahsiyeti kadar milli görüş geleneğine sıkı sıkıya bağlı olan Aydoğar’a bu şehrin ihtiyacı vardı.
Sadece ben değil, milli görüş geleneğinden gelenler değil yalnızca, bu şehirde siyasetten anlayan, ehliyet ve liyakate öneme veren, dürüstlüğü gömlek olarak sırtına geçiren herkes, Muhammed Aydoğar’ın milletvekili olarak meclise gitmesini istiyor ve bekliyordu. 35.116 oy aldı, klasını, siyasi kalitesini ortaya koydu.
Ama olmadı. Oylarını artırmadı mı, ziyadesiyle artırdı. Mükemmel bir iz bıraktı arkasında. Kader ve kısmet meselesi.
*
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 72 oy oranı ile sayın Erdoğan’a destek çıkan Kahramanmaraş’ta, AK Parti’de beklenen sayı sandıklara yansıdı. 5 milletvekili çıkartan AK Parti’ye seçmenin uyarısıydı bu. Samimiyetle yazıyorum, Dr. Hasan Gezgin’in gitmemesine üzüldüm. Babası merhum Dr. Halil Gezginç’in emaneti, yani teberikti. Sağlık olsun.
Partinin mutfağından gelen Ömer Bilal Oruç Debgici için zaman veriyoruz kendisine. Milletvekilliğinin il başkanlığı yapmakla eşdeğer olmadığını hatırlatırız. Vefa derseniz, benim aklıma ilk gelen isimdir Debgici.
Vakti zamanında, İl başkanlığının el değiştirilmesinde, Ahmet Özdemir aklıma geliverdi nedense! Vefa demem ondan!
Partide siyasetin patronu, ağır abisi, lokomotifi sayın Prof. Dr. Vahit Kirişçi olacak. Av. Mevlüt Kurt’u parti kurulduğu günden beri tanıyorum. Adamın önde gideni. Kuzeyin oğlu diyebiliriz.
Tuba Köksal’ı tanımadığımız için bir şey söylemek istemiyorum. Kadın adaylar konusunda kadersiziz, deyim o kadar. Keşke kadın kolları başkanı iken 6 Şubat’taki depremde hayatını kaybeden Gül Çitil Okur hayatta olsaydı da, bizi temsilen meclise gitseydi. Şimdi cennet’te milletvekili olmuştur, eminim. Allah rahmet eylesin.
Prof. Dr. Mehmet Şahin söz ustası. Bazılarının dediği gibi ithal değil, yüzde yüz yerli ve milli. İletişim, yorum ve eleştiri uzmanı. Kişilikli ve nitelikli kardeşimiz. Temsil ve samimiyet noktasında meclise yakışan isim oldu.
*
Gel gelelim millet ittifakının en güçlü kanadı İYİ PARTİ’ye…
Saklamanın, gizlemenin, başını ve bir tarafını oynatmanın gereği yok, tehlike geliyorum diyordu aylar öncesinden. Liderleri Meral Akşener’in 6’lı masayı devirip, ‘Bir daha dönmem!’ demesinden birkaç gün sonra, ‘Süllümden (merdiven) endim, sözümden döndüm!’ deyip trene tekrar binmesi, samimiyetini sorgulamaya başladı insanlar. Güven bunalımı yaşandı. Seçmen iki arada bir derede kaldı.
Bu arada, teşkilat arasında hizipler, adam kayırmalar, fitneler, ayak ve Bizans oyunları, bireysel çıkar hareketleri, tutarsız sözler ve davranış biçimleri yanında, 2018’deki aynı hatanın tekrar etmesi… Neydi, 2. sıranın güçlü olduğu bilinen Elbistan’a verilmemesi, tepkileri ve akabinde ayrılıkları beraberinde getirdi.
Elbistan en büyük ilçemizdi yok sayılamazdı, görmezden gelinemezdi. Ancak ‘uzayan dal bizden olsun’ düşüncesinden hareketle, 2. sıra da merkezi temsil edince, kuzey ilçeleri ‘Hoop, dur bakalım orada!’ dedi, tepkisini gösterdi, oy vermedi.
Hatırlayın, 2018’deki seçimlerde Dr. Faruk Atlı 1. sıra milletvekili adayı gösterilmiş, 2. sıra da yine merkezden bir dostumuza verilmişti. Kuzey ilçeleri o gün de yok hükmünde gösterilmişti.
Hatanın bedeli, faturası ağır oldu. Aynı hatalar bu dönemde de sahneye konulunca, sonuç kaçınılmaz oldu. Oysa bu meselede genel başkan yardımcısı Rıdvan Uz’u uyarmıştım aylar önce. Yüzüne karşı…
*
Yaprak dökümü, Reşat Nuri Güntekin’in romanı. Televizyonda dizi olarak da çekildi, filmi de… Dizi ve filmdeki aktörler siyaset sahnesinde boy gösterince, çatlak sesler çoğaldı teşkilatta, istifaların ardı arkası kesilmedi, kamuoyunun görmek istediği, donanımlı, ehliyetli ve liyakati kadar şahsiyeti ile de herkesin taktirini kazanan isimlerin listede olmaması, ötelenmesi, elekten elenir gibi elenmesi, birilerinin uydusu ile zayıf isimlerin listeye konulması, geliyorum diyen felaketin habercisi oldu.
Merkezde olduğu kadar kuzey ilçelerinde istifalar birbirini takip etti. Hem de azımsanmayacak oranda, miktarda.
Kişisel hırslar, kin ve nefret yazışmaları, söylemleri, partilileri küstürdü, kırdı, kenara çekilmelerine zemin hazırladı.
Bir anlamda kendi eliyle bindiği dalı kesti. Kendi kuyusunu kazdı.
Siyaset hatayı kaldırmıyor, affetmiyor!
*
Bağımsız milletvekili adayı Mehmet Sabancı dostumuza gelince. Olmadı. Olmasını da beklemiyordu kimse! Ama iyi mücadele verdi, siyasete de kendini yordu bu arada. Kısmetinde yokmuş. Kısmette varsa gelir Hind’ten Yemen’den, kısmette yoksa ne gelir elden! Canı sağ olsun!
*
Son sözüm; 14 Mayıs akşamı neydi ve neyin nesiydi o kutlamalar! Islıklar, uzun ve çılgın konvoylar, bağrış-çağrışlar, sinir bozan korna sesleri, trafiği tehlikeye sokan tehlikeli hareketler, araçlardan sarkarak, volümü yüksek müzikler, hız yaparak, çılgınlıklar…
Yakışmadı. Acılar tazeydi, herkesin acısı vardı. Neyin kutlamasını yaptınız, neyin sevincini paylaştınız, anlamadım!
Zafer kutlanacaksa, zamanını ve yakışırlığını hesap etmeniz gerekirdi.