Ülkemizde önemli bir seçim yaptı. Dışarda ve içerde sonuçlar üzerine etkili gayretler oldu. Kararı seçmen verdi. Sonuçların hayırlara vesile olmasını dilerim.

Gelin bu vesile ile yumurta meteforu ile değişim/dönüşüm konusuna göz atalım.

İbn Rüşd’ün şunu söylediği rivayet edilir: “Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur, içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar… Zira sahih dönüşümler hep içten olur…”

Büyük bir bilim insanı ve filozof olarak İbn-i Rüşd Endülüs’de (İspanya) doğmuş ve felsefe, tıp, fıkıh, matematik alanlarda iz bırakan çalışmalar yapmıştır.

Büyük Bilgin “dönüşümü” mecazi anlamda yumurta ile açıklamaya çalışmıştır. Biyoloji anlamda yumurtadan yeni bir canlı elde edilmemesi için kırılması gerekir ama içten doğal bir süreçle.

Yumurtayla başka bir şey yapacaksak!

Aslında yumurtayı kırma bir uygulama ve bir metafor (Mecaz) olarak anlı şanlı siyasetçilerin, filozofların ve bilim insanlarını ve dahi tüm insanlığın gündemine girmiş bir konudur.

Omlet nerede

Stalin’in de “Omlet yapmak için yumurtayı kırmak lazım” dediği aktarılır. Bu cümlede bir işi yapabilmek için bazı şeyleri feda etmemiz gerekebileceği anlatılmak istenmektedir. Stalin ve onun zihniyetindekiler (başka otoriter ve totaliter bir ideoloji de dikkate alarak okuyabilirsiniz) “kan dökeceğiz elbet; kolay değil, dünya üzerinde bir cennet yaratmaya çalışıyoruz; bu arada, binlerce hatta milyonlarca insan katledilmiş/mağdur edilmiş çok mu?" haleti ruhuyeti içerisindedir.

Bu ruh hali ilginçtir! Bu düşünceye en güzel cevabı Panait Istrati 1930'ların başlarındaki bir Sovyetler Birliği gezisi sırasında vermiştir: “Pekâlâ, Kırık yumurtaları görebiliyorum, fakat bahsettiğiniz bu omlet nerede?" (All right, I can see the broken eggs. but where's this omelet of yours?).

Her zaman yumurtayı düşük bir maliyetle kırmanın mümkün olup olmadığı düşünülmelidir! Diğer yandan varılmak istenen hedef ve kırılacak yumurtanın kalitesi yumurtayı kırmaya değer olmalıdır.

Nitelik konusu

Bir atasözümüz “Yumurtadan çıkan yine yumurta çıkarır” şeklindedir. Bu atasözümüzde her canlının soyuna çektiği, soyunun özelliklerini taşıdığına dikkat çekilmektedir… İbn-i Rüşd’ün “…Zira sahih dönüşümler hep içten olur…” yorumu bu atasözümüzle tam uyuşmamaktadır. Dönüşümü sağlayacak “bir öz (nitelik)” yoksa yumurtayı neresinden ve nasıl kırarsan kır aynı özellikler ortaya çıkacaktır.

Bu nedenle toplumda veya kurumlarda değişim yapılacaksa yumurtanın kalitesi (ne yumurtası olduğu, içinde ne olduğu) öncelikle belirlenmelidir…

Yumurta bir dişinin vücudunda oluşan, yumurtlama ve döllenmeden sonra aynı türden bir canlı oluşturan hücredir. Demek ki yumurta döllenmiş değilse kendi soyunu bile sürdüremez… Zaten yumurta döllenmiş ve uygun şartlarda kuluçka dönemi geçirmiş ve içerisinde yeni bir yavru (değişimi taşıyan varlık olarak okuyabilirsiniz) üretebilmiş ise içeriden veya dışarıdan bir etki ile kırılmış olması sonucu çok değiştirmeyecektir… Bu özelliklere sahip bir yumurtanın kırılmasında zamanlama önemlidir. Olgunluğa gelmiş (TDK: kemale ermek) bir yavrunun (fikrin) doğumu kaçınılmazdır.

O halde yumurtayı kırmaktan çok daha önce yumurtanın içinde aşılı, ıslah edilmiş bir embriyonun olması için çalışmak gerekir…

Bir başka atasözümüz de “cins horoz yumurtada öter” şeklindedir.

Nasıl kırmalı derken illa da kırmak istiyorsanız “yumurtayı balyoz ile kırmayın” derim… Her ne kadar “sermayen bir yumurtaysa taşa çal” şeklinde atasözümüz olsa da hiçbir sorun aşırı güç kullanımı ile değil akıl/bilim ile kalıcı çözüme kavuşturulabilir...

Sözü çok uzatmadan soruyu/nu hatırlatalım: Eğitim, aile, siyaset, din ve ekonomi kurumları veya toplumsal dönüşüm içten mi dıştan mı; yukardan aşağıya mı aşağıdan yukarıya mı dönüştürülmeli? Bunun cevabını arıyorsanız bu yazıyı başta sona tekrar okumanızı öneririm…

Son söz: Tavuk yumurtasından kartal çıkmaz.