Başlık ürkütücü geldi değil mi size!

Tabi merak ettiniz, bu başlığın özünde, altında, içinde ne var! Gerçi bir adamın başına ne geliyorsa ya meraktan geliyordur, ya da meraktan!

Ötesi yok bu işin! Hadi madem açtık konuyu, merakınızı da bir nebze olsun giderme adına açılalım, saçılalım, neşemizi bulalım!!!

Hadi canlarım benim!

*

Seçime 5 ay gibi kısa bir zaman kala, kulağımıza çirkin dedikodular, asıllı asılsız iddialar gelmeye başlayınca, insan seçtiklerinden tiksinir mi, nefret eder mi, o derece yani, depremi bile ranta çevirme hesapları, oyunları, tezgahları kurulmaya başlanmış gibi.

Depremi, acıları ne çabuk unuttunuz birader!

İddia edilen o ki, bir başkan ile bir siyasetçi depremin ardından şirket kurup, enkazlar üzerinden çıkar sağlama peşinde, derdinde. Kentsel dönüşüm veya bakım-tadilat-onarım işlerini kimlerin aldıklarını, işin içinde kimlerin veya eşlerinin olduğunu duydukça, ‘Vay be!’ diyorsunuz içinizden, siyaset kirlenmiş, çamaşır makinasına koysanız temizlenmesi imkansız iken, özellikle depremde zarar gören vakıf mallarının bakım-onarım işlerinin bilindik, aşina (tanındık) isimlerle anılması, ne yazık ki mide bulandırıcı.

*

En çok da, sözüm ona kul hakkını bilen, ‘ben rüşvet nedir yemem, Allah yukarıda, görüyor, çalmam, çaldırmam!’ yalanına sığınıp, aslında gerçek AK Partili gibi değil, AKP’li gibi hareket eden, geleceğini daha şimdiden kurtarma derdine düşüp, çeşme akarken bidonu doldurma hevesinde olanlar, acaba samimi partililerin suratına nasıl bakacaklar!

Hiç mi utanmayacaklar!

Hiç mi yüzleri kızarmayacak!

Hiç mi seçim zamanı vatandaşın karşısına çıkıp oy istemeyecek!

*

Hırsızlığın, yüzsüzlüğün, soytarılığın, insafsızlığın, kulu hakkını bilmemezliğin dini, imanı, cinsiyeti ve mezhebi olmaz!

Hırsız hırsızdır, alçak alçaktır, namussuz namussuzdur.

O kadar!

*

Ben, gerçek AK Partilileri tenzih ederim!

Benim sözüm, benim lafım, benim eleştirim kindar değil, dindar kisvesi ve kimliği altında, AKP’li gibi enkazı, depremi, kentsel dönüşümü çıkara tahvile çalışan samimiyetsiz, nüfus cüzdanında cinsiyeti ’erkek’ yazan erkek müsveddelerine itibar etmesem de, kraldan çok kralcı geçinen sülükler, piyonlar, şaklabanlar, sözüm ona danışmanlık, mihmandarlık yapanlar, tabi ki bu günaha, bu hırsızlığa, bu alçaklığa ortak olduklarını bilseler de, haram ve uçkur tatlı geliyor olmalı ki, bakıyorsun hepsi de dürüstlük abidesi.

Yersen!

*

Bir dostum anlattı, kanım dondu. ‘yok daha neler!’ dedim üst perdeden. Hangi başkan, hangi siyasetçi şirket kuruyor, üst  düzey siyasetçi kimlerin eşi şirketin ortağı ya da patronu görünüyor, kul hakkı yiye yiye göbek bağlayanlar, foyaları meydana çıkınca acaba kendilerine güvenen, oy veren insanların yüzüne nasıl bakacaklar!

Hiç mi utanmayacaklar!

Hiç mi yüzleri kızarmayacak!

*

O dostumun anlattıklarına dedim ya kanım dondu, inanmak istemedim, ama bir köşede yapılan bir eserdeki payını, ortaklığını, hissesini ve aldıklarını bilince, duyunca, öğrenince, ‘niye olmasın ki. Adamlar tezgahı kurmuşlar, çeşme akarken bidonu, sürahiyi, satırı doldurma telaşına kapılmışlar!’ dedim bile içimden de, dışımdan da.

Lanet bile okudum.

Bu yüzsüzler, bu utanması olmayanlar, bu hırsızlar güruhu, sonra da göbeğini kaşıyan adama laf sokuştururlar.

Bu tipler, kendi kıçındaki pisliği, yedikleri hurmaları görmezler, başkasının gözündeki çapağa laf sokuştururlar!

Sen, ben, öteki, şunlar, bunlar, her kimselerse…

Önce kendi kıçınızdaki pisliğe bakın!