Ararsın birini, örneğin bir siyasetçiyi, bir başkanı veya herhangi bir tanıdığınızı, arkadaşınızı, gerçekten çok meşgul ise veya atlatma, görüşmeme isteğine dayalı olarak otomatik mesaj gelir anında, ‘sizi daha sonra arayayım mı?’

Aldatmaca, kandırmaca, arayanı enayi ve aptal yerine koyma. Adamdan saymama, ciddiye almama ve seçmene saygısızlığın danıskası.

Vatandaşa, halka rağmen siyasetin olmayacağını, yapılmayacağını herkes bilir, ilmi siyaset geçerli meslek haline gelmişken, ceketinin yakasına rozet takan her kimse, kendini bir anda ulaşılmaz haline getiriyor, şehrin abisi değil, mesleğin, sektörün abisi değil, şehrin hafızası olmak gibi kaygısı zaten yokken, şehrin abisi olma herkesin arzusu ve beklentisi iken, fotoğraf çektirdiklerinden güç alanlar ve güç zehirlenmesi yaşayanlar, ne yazık ki kibir abi’desi haline geliyorlar.

*

Ararsınız, bakmazlar, söylersin, ‘yahu sayın vekilim, sayın bürokratım, sayın sivil toplum kuruluşu başkanım, sayın esnaf veya oda başkanım, aradım sizi, bakamadınız, herhalde yoğundunuz!’ deyip alttan alsanız da, sizi adam yerine koymadıkları halde bu algıyı hissetmişiniz gibi, pişkin pişkin ya toplantıdayım diyecek, ya telefonumun şarzı bitmişti yalanına sığınacak, ya da önemli bir görüşmem vardı, falan filan bakan ile memleketimin ciddi bir meselesini konuşuyorduk! gibi hiç de gerçekçi gelmeyen palavrasını savuracaktır.

Oysa…

Bırakın başbakan yardımcılarını, bırakın genel başkan yardımcılarını, bakanları, bırakın daire başkanlarını, bırakın gurup başkan vekillerini, gittikleri kurumlardaki alt basamaktaki görevlilerle bile görüşemedikleri gibi, muhatap da alınmayacaklarını bile bile, memlekete döndüklerinde çektirdiği fotoğraf karesini referans gösterir, maşallah ve işallah, başarmadığı mesele kalmamış.

Esnafın sorununu çözmüştür!

Sanayicilere teşvik ayarlamıştır!

Basın mensuplarına uygulanan ambargoyu delmiştir!

Çalışan emeklilere verilmeyen 5 bin liralık ikramiye üzerinde ısrar etmiştir. Vatandaşların kredi kart borçlarını erteletmiştir!

Neredeyse ‘enflasyonu bile ben düşürdüm’ diye bilecek kadar saçmalama hakkını kullanacağından, bize de yedirdiklerini zannedenler, bilsinler ki keser dönecek, hesap ödenecektir.

Hem de kdv’si ile…

*

Bize kibir abi’desi değil, memleket abisi gerek.

Bize bizim dilden anlayacak siyasetçi, işadamı, gazeteci, esnaf, bürokrat ve sivil toplum kuruluş kanaat önderleri gerek.

Bize, Yunus Emre’nin dediği gibi, bizi bilen birileri gerek.

Bize yalan söylemeyecek, net duruş sergileyip, kandırmayacak adam gerek.

Bize samimi, çalmadan, çaldırmadan çalışan ve beytülmal’a zarar vermeyecek yöneticiler gerek.

Bize sırtını dönmeyecek, telefonlara çıkacak, mazeret üretmek yerine memleketin sorunlarına çözüm odaklı çalışacak düzgün, net ve samimi insan gerek.

Bize, seçmene yani, vatandaşa kısacası, çemkirmeyecek, gülümsemeyi yüzünden eksik etmeyecek, emeğe ve yaşa saygı duyacak, nüfus cüzdanında ister kadın yazasın cinsiyeti, ister erkek, adam gibi adam gerek.

*

Alacaklısını ararsın, telefonuna çıkmayabilir, seni engellemiş de olabilir, aile meselesidir, tartışmalar ve çatışmalar da yaşanabilir. Bunlar senin, benim ve herkesin şahsi meselesi.

Aşkla işi karıştırmama meselesi…

Ama seçilmişlerin, ama atanmışların, mazeret üretme şansları, lüksleri yok. Vatandaş onları hizmet etsin diye, çalışsın diye, dertlerine derman olsun diye gönderdiyse, ulaşılmayacak siyasetçi, bürokrat, işadamı kibrinden uzak durması gerekir.

Yok eğer… ‘Ben Maraş’ın abisiyim, ben Maraş’ın en zengin adamıyım, ben ne dersem o olur, herkes bana biat etmek, sözlerime katılmak, yaptıklarıma onay vermek zorunda!’ diyorsanız, işte o anda ipiniz çekilmiş demektir.

Ve orada duracaksın işte!

Kim tarafından, vatandaş tarafından, seçmen tarafından, size inanan, size güvenen, sizden mazeret değil, hizmet üretmeyi bekleyen oy verenler tarafından katliniz vacip sizin!

Kurun lan darağacını!!!!