Seçim öncesi Devlet Memurları Kanununda yapılan değişiklik çalışmalarıyla sözleşmeli memurlara kadroya geçiş müjdesi verilmiş, sayın cumhurbaşkanı çıktığı her mitingde artık sözleşmeli memurların da kadrolu memurların haklarından faydalanacağını anlatmıştı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı, sözleşmeli memurların kadroya geçişi bazı istisnalara uğradı. Bu istisnaların en önemlilerinden birisi eş durumundan mazeret tayini. Kanun değişikliğiyle; “Memur kadrolarına atananlar, sözleşmeli personel olarak geçen süreler dahil olmak üzere dört yıl süreyle başka bir yere atanamazlar.” Hükmü getirildi. Bu da sözleşmeli memurların en çok beklediği eş durumundan tayin kolaylığı konusundaki hayallerinin suya düşmesi anlamına geliyor.

                Bu kanun hükmü ayan beyan Anayasa’ya aykırıdır. Aykırılık; eşitlik ilkesinden ve aile hayatına saygı ilkesinden kaynaklanıyor. Anayasa’nın 10.maddesinde; herkesin kanun önünde eşit olduğu, devlet organlarının ve idari makamların bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğu yer alıyor. Ancak; kadroya yeni geçen sözleşmeli memurlara +1 yıl daha tayin engeli getirilmesi; başından beri kadrolu çalışanlarla sözleşmeden kadroluya geçenler arasında eşitsizlik yaratıyor. Sözleşmelilerin kadroya geçirilmesinden önceki dönemde de kadrolular ile sözleşmeliler arasında tayin hakkı bakımından ciddi bir eşitsizlik bulunmaktaydı. Kadrolular için 1 yıl olan tayin engeli, sözleşmeliler için 3 yıl olarak uygulanıyordu. Anayasa Mahkemesi’nin de kadrolular ile sözleşmeliler arasında tayin hakkının süre ile sınırlanması açısından farklılık oluşmasını gerektiren bir durum olmadığından bahisle ihlal kararı verdiği kararlar var. Bunun yanı sıra; sözleşmelilere, kadrolulara nazaran daha dezavantajlı haklar ve kurallar getirilmesinin kamudaki çalışma barışını bozacağını da vurguluyor Anayasa Mahkemesi. Düşün ki; sizinle aynı kurumda çalışan bir memur, eş durumundan tayin isteyebilmek için 1 sene beklemek zorunda; siz ise 3 sene beklemek zorundasınız. İşte bu eşitsizlik, memurlar arasında huzursuzluk yaşanmasına, kamudaki çalışma barışının bozulmasına neden olabilir diyor Anayasa Mahkemesi.

                Aile hayatına saygı hakkına gelince; “Aile Türk toplumunun temelidir.” diyor Anayasamız ve ekliyor; “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” Ailenin huzuru; eşlerin bir arada yaşamasıyla doğar, eşler iş sebebiyle huzuru kaçar. Annesinden veya babasından ayrı kalan çocukların veya eşinden ayrı kalan devlet memurlarının veya herhangi bir kimsenin de huzuru kaçar, refahı bozulur. O yüzden devlet; ailelerin bir arada olmasını, dağılmamasını, uzaklaşmamasını, eşlerin birbirlerinden, çocukların anne babasından, anne babaların çocuklarından ayrı kalmamasını sağlayacak tedbirleri almak zorundadır. Bu zorundalığın başında da tabi ki konumuz özelinde memurların eş durumundan tayin hakkı geliyor. Devlet; aileyi korumak için, evli olan memurlarının bir arada, aynı şehirde çalışmalarını sağlamakla sorumludur. Hatta; eşlerden birisi memur ise ancak diğeri memur değilse dahi; gerektiğinde, memur olan eşin tayinini memur olmayan eşin yanına yapmakla da sorumludur. Bu sorumluluklar; Anayasamızın ve taraf olduğumuz insan hakları sözleşmelerinin devlete yüklediği sorumluluklardır.

                Ne yazık ki; eşitsizlikleri, mağduriyetleri, ailesinden uzak kalan sözleşmeli memurların mağduriyetlerini gidermek için sözleşmelileri kadroya geçireceğinin sözünü verenlerin, bu mağduriyetleri devam ettirecek istisnalarla kanun değişiklikleri yaptığına şahit oluyoruz. Kanun değişikliği yaparken, sözleşmelileri kadroya geçirirken +1 yıl daha tayin engeli koyulurken, eş durumundan tayini istisna tutmak zor olmasa gerek. Aileyi istisnadan istisna tutmak zor olmasa gerek.

               

                Sözleşmeliden kadroya geçip eş durumundan tayin isteyemeyenler şimdi ne yapmalı? Bahsi geçen kural, bir kanun ile geldiğinden her bir kişinin bu kanun maddesinin iptal edilmesi için doğrudan dava açma hakkı bulunmuyor maalesef ki. Ancak; eş durumundan tayin istemek isteyen, ancak bu yeni düzenlemeye takılan bir memur; öncelikle bağlı bulunduğu kurumdan, yazılı dilekçe ile tayin istemeli; tayin talebi reddedildikten sonra, bu tayin talebinin reddi işlemine karşı İdare Mahkemesinde dava açmalıdır. Dava açarken de; davaya konu uygulanacak olan kuralın, yani 7433 sayılı Kanun’un 1.maddesiyle eklenen Geçici 20.maddenin son fıkrasının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasını dava açtığı mahkemeden istemelidir. Her ne kadar her vatandaşın kanunun iptali için doğrudan Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı bulunmasa da; kendi davasıyla ilgili olmak şartıyla, bir kanun maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını, davaya bakan mahkemeden isteme hakkına sahiptir. Bu durumda; ilgili mahkeme, her sizin savunmanızı ciddi bulursa, yani inanırsa, iptalini savunduğunuz kuralın iptal edilmesi talebiyle Anayasa Mahkemesine başvuracaktır.

                Davanın sonunda eş durumundan tayin hakkı almanız kuvvetle muhtemeldir. Bu hakkı geç almanızdan veya hiç almamanızdan dolayı uğradığınız maddi ve manevi zararlarınızın tazmini amacıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar götürebileceğiniz bir yola girebilirsiniz. Ne demiş Bayezid-i Bistami: “Hakikat aramakla bulunmaz, lakin bulanlar hep arayanlardır.” Maddi zararlarınız; iki ayrı ev tutmanız sebebiyle iki ayrı kira ve gider ödemeniz olabilir, çocuklarınızı ve ailenizi görmek için sık sık başka şehre gitmek zorunda kalmak sebebiyle yol harcamalarınız olabilir. Manevi zararlarınız ise; ailenizden ve çocuklarınızdan ayrı kalmanız yüzünden uğradığınız üzüntü, elem ve duygusal zorluklar olabilir.

                              

                Hem sürecin çetrefilli ve karmaşık olması hem de hukuk tekniği açısından katı usuli kurallara tabi olması hem de “anayasal hak” “idari dava” “Anayasa Mahkemesine itiraz başvurusu” gibi hukukçular ve avukatlar arasında dahi özel uzmanlık gerektiren konuları içermesi sebebiyle sürecin bu konularda bilgili avukatlar tarafından yürütülmesini tavsiye ederim.