Mülk hükümranlık manasına gelir. Melik, insanlar içerisinde emir ve nehiy ile tasarruf eden kimse demektir. Akıl, şuur sahibi varlıkların idaresini yapanlara verilen bir unvandır. Kuvvet ve düzenle ayakta tutan manası da vardır.
Allah-u Teâlâ'nın emir ve nehiylerine baktığımızda onların kâinatın yapısı ile uyum içinde olduğunu görüyoruz. İnsan emir edilen şu hususları bir ömür uygulamakla çok şey kazanacaktır: Allah'a inan, temiz ol, işini iyi yap, helalinden kazan, adil ol, doğru ol, iffetli ol, sözünü tut, iyilik yap, zekât ver, namaz kıl, oruç tut, hac et. Yasaklanan esaslar ise: Allah'tan başkasına tapma, ikiyüzlü olma, hainlik yapma, haram yeme, zulüm yapma, yalan söyleme, zina yapma, sözünden dönme, söz taşıma, kimseyi hâkir görme, içki içme, kumar oynama, adam öldürmedir. Binlerce insan bu ilkelerin doğruluğuna şahadet eder. Yüce Yaratıcı işte bu emir ve yasakları ile mülkünde tasarruf ediyor yaratıklarına idareciliğinin mutluluğunu tattırıyor. Sosyal düzenlemelerde her idarecinin ve yönetimin programı olur Allah-u Teâlâ’nın programının ana ilkeleri bunlardır. Bu esasların uygulandığı dönem Saadet Asrı olmuş ve İslam Tarihi o döneme özlemle bakmıştır.
Allah-u Teâlâ mülkünde idareciliğinin genel hatlarında şu hükümleri zikretmiştir.
a) İtikadi hükümler
b) Ameli hükümler
c) Ahlaki hükümler
İtikat esasları ile akıl, ıslah ve irade takviye edilmiş, iradeyi zayıflatılacak ve aklı bozacak esassız şeylere inanmaktan insan alıkoyulmuştur. Ameli hükümler bir taraftan Allah'a ibadeti başka bir yönden de ferde ve topluma yönelik işlerde selamet ve düzeni, adalet ve emniyeti karşılıklı hak ve vazifeleri uymayı emretmekle ferdin işleri düzenlenmiştir. İlk anda sadece Allah için olduğu anlaşılan namaz ibadeti bile ne büyük manaları içermektedir. Ahlaki hükümler ise ferdin kalbini kötü huylardan temizlediği gibi onu kâmil bir insan haline getirir. Allah-u Teâlâ’nın koymuş olduğu kurallar kulluk vazifelerini gösterdiği gibi maddi ve manevi hayatımız için ihtiyaç duyduğumuz şeylerin her türlü inceliklerini de bize gösterir.
Buhari'nin kitabında Ebu Abdullah b. Numan b. Beşir (r.a) demiştir ki, Rasulüllah (s.a.) i şöyle söylerken işittim: “Helal olan açıkça beyan edilmiştir, haram olan da açıkça beyan edilmiştir. İkisi arasında ise helale da harama da benzer durumu olan ve insanların çoğunun hükmünü bilmediği şüpheliler vardır. Kim bu şüpheli olanlardan sakınırsa dinini ve namusunu muhafaza etmiş olur. Kim de şüpheli olanlara dalar neticede harama dalar. Sürüsünü koruluğun etrafında otlatan bir çoban gibi ki koruluğa dalması pek uzak değildir. Dikkat edin her sultanın bir koruluğu vardır. Allah'ın koruluğu haram kıldıklarıdır. Dikkat edin vücudda bir et parçasıdır ki o iyi olduğu zaman vücudun tamamı da iyidir. O bozulduğu zaman vücudun tamamı da bozulur. Dikkat edin o kalptir"
Kuran-ı Kerim’de Melik ifadeleri birtakım terkibler içinde geçer. Onlardan biri "Din gününün Malik'i' ya da soru biçiminde "Bugün hükümdarlık kimindir" gibi. Gerçek idareci Allah’tır, O padişahlar padişahı, sultanlar sultanıdır. Mülk O'nundur tasarruf sadece O'nun yetkisi altındadır. Kullarına idare etme sanatının inceliklerini göstermesi lütfundadır. İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenlemede Rabbin ilkeleri ne muhteşem gelişmelere sebebiyet verir. Dar görüşlü insanların kısır çekişmelerle binlerce insanı kaprislerine kurban ettikleri her zaman görülmekte ve sonuçta kaybeden insanlık olmaktadır. İdare etme sanattır. Bunun mektebi insanlık tarihinin kültürel birikimi ve düşünceleridir.
Nitekim ben beni bildim, yakin bil kim Hakk'ı buldum
Hakkı buluncaydı korkum, şimdi korkudan kurtuldum
Ayruk düşünmez korkmazam, bir Zerrece kayurmazam
Ben şimdi kimden korkayım, korktuğum ile yar oldum
Azrail gelmez canıma, sorucu gelmez sinime
Bunlar beni ne sorsunlar, anı sorduran ben oldum
Ya ben onca kaçan olam, ol buyruğunu buyuram
Ol geldi gönlüme doldu, ben ana bir kan oldum
Aşklılar bizden alalar, aşksızlar hot ne bileler
Kimler ala kimler vere, ben bir ulu dükkân oldum
Yunus'a Hak açtı kapu, Yunus Hakka kıldı tapu
Baki devlet benimkiymiş, ben kul iken sultan oldum.
(Yunus Emre)
Topluluk olarak yaşayan insanların idare etme ve edilme hususunda gösterdikleri çabaların sonuçlarına katlanmaları gerekir. Yüce Yaratıcı devamlı insanları selamete çağırmaya devam ediyor.