Mahir İz adı kültür irfan dünyasının vadilerinde yankılanıp duruyor. Değerli insanlardan biridir Mahir İz. Cumhuriyet öncesi nesildendir yetmiş dört yıllarına kadar da yaşamıştır.
Farklı dünyaları sosyal olarak görebilme fırsatını ulaşan bugün için eski yeni dediğimiz olgulara bizzat şahit olan bir insanı tez konusu yaparak bize ulaştıran İdris Topçuoğlu’nun gayretlerini tebrik ederim.
Kitap İstanbul’da Kamil Yılmaz Hocanın gözetiminde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmış daha sonra çeşitli ilavelerle okurlara Ketebe yayınlarından ulaştırılmış.
Mahir İz adı gönüllerde aşk ve muhabbetin adıdır.
Din ve Cemiyet, Tasavvuf ve Yılların izi kitapları okurların aşina olduğu önemli eserlerden. Tasavvuf kitabı sahasında günümüz Türkçesiyle yazılan ilk eser olma özelliği açısından önemlidir. Kitabın diliyle diyecek olursam “ Mahir Hoca , buradaki dersleri girmekle geleceğin din alimlerine tasavvufu sevdirmiş , aynı zamanda tasavvuf sahasında akademik çalışma yapacak nesilleri yetiştirmekle büyük bir hizmette bulunmuştur. O; adeta küllenmiş sönmek üzere olan bir ocağı yeniden canlandırmış ve bu alanda akademik hizmetlerde bulunacak olan bir nesle ışık tutmuştur” (sh.149)
Önsöz ile başlayan kitap hayat serüveni, öğrenme ve öğretme serüveni, ondan geriye kalan izler le üç bölüm halinde kaleme alınmış.
Aile kadılık görevi yaptığından dolayı farklı coğrafyaları görme imkanı bulan İz Hoca kendi dünyasının getirdiği farklı yapılarla mücehhez bir ilmi müktesebata sahip olmuş değişik fakültelere girmiş ama hayatın şartları ona da sürprizler sunmaktan geri durmamıştır.
Edebiyat fakültesi mezunu olan İz Hoca öğrenimini yaptığı okula isteksiz yazılmış buradaki eğitimini de zaman kaybı olarak görmüştür (sh.31) şeklinde bir metini kitapta okursanız şaşırmayın.
Ne oluyor?
Bugün o öğrenciler nerede?
İnsan fakülteye böyle başlarsa neler olur?
Bu ve benzeri sorular hayli düşündürücü olmakla birlikte kitabı okurken cevaplarının da satır aralarında olduğunu görmem beni sevindirdi.
Bütün ilim dalları gibi eğitim öğretim alanının da kendi mihveri içinde özgül kütlesiyle insanı çok yorduğunu görüyor bundan da üzüntü duyuyorum.
Tarihin hiçbir dönemindi insanlar milyonların eğitim ve öğretiminde bu denli zorluk çekmemişti.
Birebir öğretimde kadim yolun kuralları TASAVVUF ile şekillenirken cemiyetin eğitim ve öğretimi maalesef ihmal edilmiş bütünün parçaların toplamından farklı olduğu ihmal edilmiştir. İdris Beyin kitabı öğretici olmak bakımından hayli güzel.