Gökyüzüne not diye bir sosyal mecra var. Öyle anlamlı, öyle gizemli, öyle şeker tadında sözler var ki, her birisi ibretlik. Her biri ayrı ayrı bir köşe yazısı konusu olabilecek güzellikte, ifade zenginliğinde.

Verdikleri mesajların enlemi, boylamı müthiş!

*

İnsanoğlu, gençliğinde sağlığın kıymetini bilmiyor. Biz de gençtik bir zamanlar, en küçük bir baş ağrısına, bir küçük yaraya, hafife almayı mazeret saydığımız bir öksürük için bile doktora gitmeyi zül saydık.

Zamana acıdık. ‘Boş ver canım, ufak şeyler bunlar!’ diye ciddiye almadık.

İhmal ettik sağlığımızı. Hayat devam e diyor, gelir geçer dedik. Bir vermidon ile başımızın ağrısı geçecekken, sineye çektik, geçer, fazla uzun sürmez diye düşündük.

Ne zaman ki yaş ilerledi, ne zamanki bir küçük baş ağrısı sardı bedenimizi, ne zaman ki bir yerde bir arıza hissettik vücudumuzda, soluğu doktorda, hastanelerde aldık.

Sağlık aklımıza düştü nihayetinde. Ama geç kalmıştık!

*

Kazandık veya edindik. Paramızın kıymetini bilemedik. Har vurduk harman savurduk,  bu devran hep böyle sürer sandık. Kâh arkadaş kurbanı olduk, kah yanlış evliliklerin ya da aile baskısı yüzünden kazandıklarımızı, edindiklerimizi yarına bırakmayı aklımızdan geçirmedik.

Günü yaşadık, yarına bakmadık. Geleceğimizi garanti altına alma anlamında, bir yerlere biriktirmedik, bir yatırım aracına devri düşünmedik, en azından altın veya döviz biriktirmeyi aklımıza getirmedik.

Yarın diye bir şey yoktu yaşam felsefemizde.

Ne zaman ki zaman su gibi aktı, çocuklar büyüdü, büyümeleriyle birlikte soruları da beraberinde büyüdü, nüfus arttı, geçmişte hoyratça harcadıklarımız, savurduklarımız, arkadaşın aklına uyup pervasızca sürdürdüğümüz yaşam neticesi, elde avuçta bir şey kalmayınca, ah ettik, vah ettik ama iş işten geçmişti. Kıymetini bilemediğimiz kazandıklarımız, buharlaşmış, yok olup gitmişti ama bizdeki sıkıntılar yakamıza yapışmıştı bir kere.

Giden geri gelmiyordu. Tıpkı sağlık gibi.

*

Arkadaş çok olur da, dost az bulunan bir nimet gibidir. Her ne kadar merhum Aşık Veysel bir türküsünde, ‘Dost dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yarım kara topraktır!’ dese de, bir başka şarkıda ‘Bırakıp da gitti dost bildiklerim!’ sözünü hiç aklımdan çıkartmadım hayatım boyu.

Bir de, ‘Her sırrını söyleme dostuna, onun da dostu vardır, o da gider söyler dostuna!’ veciz sözünü…

Dost dedim de aklıma geldi, başlıktaki sözü bir sosyal medya mecrasından aldım. Niye, neden, niçin aldım, ben de bilmiyorum.

*

İnandığımız, sevdiğimiz, namusuna, malına, parasına güvendiğimiz, itimat ettiğimiz insanları çabuk harcıyoruz. Bir kelimede, bir cümlede. Bu kadar ucuz mu yani?

Çabuk kırıyor, kaldırıp döküyoruz! Yarın lazım olur diye düşünmeden, önünü arkasını hesap etmeden!

Yazıyı nasıl bağlayacağımı bilemedim. Havsalam durmuş vaziyetlerde. Siz en iyisi başlığı bir kere daha okuyun, belki içinden bir mesaj çıkartırsınız!