Son haftalarda çeşitli cinayet ve sokak olayları ile sokak çeteleri ve özellikle ''suça sürüklenen çocuk'' kavramı ülke genelinde çokça tartışılır hale geldi. Suça sürüklenen çocuk kavramının tanımı Çocukları Koruma Kanunun tanımlar başlıklı

3. Maddesinde ''Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk.'' şeklinde tanımlanmıştır. Hukuk sistemimizde çocukların işlemiş oldukları suçlardan dolayı ''sanık'' sıfatının almamalarının başlıca nedeni çocukların biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişim süreçlerinin tamamlanmamış olmasıdır. Bu nedenle çocuğun karışmış olduğu suç bakımında yetişkin bireye nazaran daha az ceza verilmekte olup son zamanlarda artan sokak çeteleri ile birlikte bu husus toplumun büyük bir kesiminin tepkisini çekmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesi, çocukların cezai ehliyetini yaş gruplarına göre düzenlemiştir. Buna göre: 12 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında ceza sorumluluğu yoktur. Ancak haklarında koruyucu ve destekleyici tedbirler uygulanabilir. 12-15 yaş arası çocuklarda, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğine bakılır. Bu yeteneği yoksa çocuk ceza sorumluluğundan muaf tutulur. 15-18 yaş arası çocuklar ise fiillerinden sorumludur, ancak yetişkinlere kıyasla daha az ceza ile cezalandırılır. Buradan anlaşılacağı üzere, “suça sürüklenen çocuk” kavramı yalnızca cezalandırma amacı taşımamaktadır. Asıl hedef, çocuğun topluma yeniden kazandırılmasıdır. Bu nedenle mahkemeler, çocuklara yönelik olarak çoğu zaman güvenlik tedbirlerine, eğitim ve gözetim önlemlerine başvurmaktadır. Kanun koyucunun görevi hazırlanan kanunlar ile suçun caydırıcılığını sağlamak olup bir yandan da suç işlemiş çocuğun topluma yeniden kazandırılmasının önünü açmaktır. Ancak buradaki en büyük sorun çocuklarımızın suça sürüklenmesinin önüne geçememek. Zira sokak çeteleri özellikle büyük şehirlerde her geçen gün etkinliklerini artırmakta ve özellikle 13-18 yaş aralığındaki gençleri bünyelerine katarak uyuşturucu, hırsızlık, dolandırıcılık ve şiddet eylemlerinde bulunmakta. Devlet olarak derhal bu konu ile etkin mücadele edilmesi gerekmekte olup kanundaki ceza miktarlarının veya infaz yasasının daha caydırıcı hale getirilmesinin bu sorunun çözümünün ufak bir parçası olduğu kanaatindeyim. Zira bu çeteler gizli şekilde değil aksine Tiktok gibi sosyal medya platformlarından bünyelerine katmak üzere çete üyesi ilanı dahi vermekte özellikle ekonomik ve psikolojik olarak tükenmiş vaziyette bulunan çocuklar maalesef bu çetelerin kurbanı olmaktadır. Sokaklarda meydana düzensizlik ve kaosun bir unsuru haline getirilmiş çocukların korunması gerekmekte olup bu hususta İç İşleri Bakanlığımızın ivedi şekilde harekete geçerek operasyonlar ile bu ve benzeri çetelere gözdağı verilmesi elzemdir. Elbette Adalet Bakamınızım değindiği üzere verilen cezaların ve infazının daha caydırıcı hale getirilmesi gerekmekte olup verilecek cezaların caydırıcılığı da mutlaka bu çetelere çocukların sürüklenmemesi adına önemli bir adım olacaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin tarafı bir ülke olarak yargılamalarımızda ''çocuğun üstün yararı ilkesi'' ön planda olup yargı mercilerinin çocuğu cezalandırmaktan ziyade koruyucu ve rehabilite edici tedbirlere başvurması zorunludur.

İç mevzuatımızda yapılacak değişiklikler ile verilen ceza indirimlerinin düzenlemesi özellikle 15-18 yaş arası çocuklara uygulanan ceza indiriminin kaldırılması gibi önlemlerin alınması gündemde sıkça konuşuluyor.

Ancak yukarıda belirttiğim gibi evvela çocukların bu çetelerin eline düşmemesi için gerekli tedbir ve önlemlerin alınması gerekmekte olup gelecekten hiç bir beklentisi olmayan büyük şehirlerin kenar mahallelerinde doğmuş, ekonomik kriz içerisinde olan ve televizyonlarda mafya özentisi diziler ile büyümüş çocukların çeteleri kendilerine çıkış kapısı görmeleri maalesef ki öngörülmesi imkansız bir hadise değil. Bu nedenle konunun yalnız ceza miktarını artırılması ile çözülmesini beklemek ancak hayalperestçilikten ibarettir. Sokak çetelerinin ve çocukların bu çetelerin eline düşmelerinin kapsamlı şekilde ele alınarak sosyal/ekonomik tahliller ile buna uygun teşhislerde bulunulması ve en önemlisi devletin otoritesini göstermesi gerektiği gerekmektedir. Çocuklarımızı sokak çetelerinin maşası ve oyuncağı haline getirmemek devletimizin en büyük sorumluluklarından birisi olup bu hususta gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde geleceğin suçlu ve suç örgütü liderlerinin yetişmesine gerekli zeminin hazırlandığının farkında olmamız gerekmektedir. Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi; ''Çocukları sağlıklı ve bilgili yetiştirilmeyen uluslar, temeli çürük binalar gibi çabuk yıkılırlar''

Av. Ahmet KAZANCI