Tebessüm insana yakışan en güzel giysidir. Giysi diyorum çünkü  dışımızdan ilk görünen ,eskimeyen en etkili görüntü. Bazen ömre bedel, bazen kilitli kapıları açan , gönlün dışa yansımasıdır, memnuniyettir, insana dair her şeydir.

Geçtiğimiz hafta Kahramanmaraş Şiir ve Edebiyat Günleri’nin üçüncüsünü de tebessümle  geride bıraktık. Emeği geçenlere teşekkür ederiz.Üç gün boyunca  şiir geceleri, söyleşiler, konserler derken ardından hoş bir seda bırakarak bitti. Her yıl gelişerek devam ediyor , inşallah da edecek. Dokuz  ülkeden de katılım olması beni çok mutlu etti. İçlerinde Almanya, Azerbaycan, Bulgaristan , İran , Suidi Arabistan, Portekiz, Mısır ın da olduğu ülkelerden gelen şair ve yazarlar performanslarını gösterdi. En azından, bu şehrin şair ve edebiyat kenti olduğuna şahitlik ettiler. Ülkelerindeki  kendi cemiyetlerinde bizden de bahsedeceklerini tahmin ediyorum.Kentin yazar ve şairleri ile tanışamadılar. Tanışmayı, paydaş reflekslerimizi aktarmayı, onları tanımayı isterdik . Organizasyonu yapan kültür müdürlüğü, onlarla  bizi bir araya getirmeliydi, bir çay içmeliydik, edebiyata dair karşılıklı  aktarımlar yapmalıydık.

Elbette bu tür çalışmalarda aksaklıklar, kurumların gözünden kaçırdığı birçok şey olabilir. Olması, eleştirilmesi onları daha da geliştirir. Eleştiri geliştirici olursa başarıyı getirir.

Kahramanmaraş kültür, edebiyat, yazar, şair kenti olarak daha da çok tanınmaya başladı. Bunun için kültür müdürlükleri de elinden geleni yapıyor. Yaparken bir şeyi eksik yapıyor diye düşünüyoruz. Program boyunca sık sık bir araya geldiğimiz yerel şair ve yazarların serzenişlerini duydum. Benden  bunu muhataplarına iletmemi  istediler.Makama giderek hali arz ettim, bundan emin olabilirler. Onlar şunu düşünüyor” bizler, bu memleketin yazar ve şairleriyiz, birçok programa sadece salonu doldurmakla görevli nesneler gibi katılıp, gidiyoruz.Yıl içinde çeşitli tarihlerde yapılan edebi  aktivitelerde, çoğunlukla   dışarıdan hiç adını duymadığımız insanlar getirilip, program yaptırılıyor. Elbette dışarıdan davetler edilecek, bunu biz de istiyoruz. Bizim de bu aktiviteler de görev almamız lazım. Her programda  aynı şair ve yazara görev verilmesi, diğerlerinin dışarıda bırakılması bizi üzüyor. Sanki onlar kültür müdürlüğünün kadrolu yazarıymış gibi de bir algı oluştu sivil toplumun nezdinde . Bunun önüne geçmek için müdürlük şehirdeki tüm yazarlardan CV istese, bir arşiv  oluştursa ve bunu güncellese.. . Bunun bir yararı daha var ,kim yazar , kim şair, kim mış gibi onu bilir kurum, ezbere yol almaz. Böylece daha doğru hareket eder.” Bu mış gibi ifadesi önemli. Günümüzde bir kitap çıkartmanın da usulü bozuldu. Bazı insanlar  CV sine yazar ünvanını da koymak için edebi üsluptan uzak , hangi kategoriye girdiği belli olmayan , salt yazmış olmak için üç yüz  kelimelik zihinle   bir kitap hazırlayıp, parayla çeşitli yerlerde bastırıyor ve kendini yazar diye tanıtıyor. Bu da yazarlar arasında elbette bir kargaşaya sebep oluyor. En azından bir komisyon kayıtlı yazarları incelese, kitapları gözden geçirse, neler yapıyorlar, yapmışlar baksa , bu serzenişte ortadan kalkar, kalkmalı.

Kültür müdürlüğündeki  bu birimde çalışanlar ile ilgili, acaba olaya vakıf değiller mi, yoksa çok yoğunlar da bunu gözden mi kaçırıyorlar ya da taraflılık , tanıdıklık refleksiyle mi hareket ediliyor  gibi  sorular da  yazarların kafasını karıştırıyor. Bu kent, yazar ve şairiyle gündeme gelip, bir de üstüne Unesco  yaratıcı şehirler ağına edebiyatı ile girmek için  başvuru yaptıysa, her bir yazar ve şairi ile destekli çalışmalı. Dışarıdan gelen insanlar , ne kadar bu memlekete katkı sağlar, ne kadar burası için çalışır, durup düşünmek de lazım. Parasını alır, gezer gider.

Hoşça kalın dostça kalın