Türkiye'de artık bir “gelenek” halini alan yargı paketlerinin on birincisi Meclis’e sunuluyor. Her yeni pakette kamuoyuna “reform” mesajı veriliyor, yapılan düzenlemeler reformdan çok yama niteliğinde olup neden sürekli reform mesajı ile yargı paketlerine ihtiyaç duyduğumuzun da tartışılması gerekiyor. 11. Yargı Paketi de bu anlamda tartışmalı bir örnek. Yargı paketinde özellikle ceza hukukunu ilgilendiren maddelere yer verilmiş. Bilişim dolandırıcılığı, sanal bahis, kripto varlıklar üzerinden suçlar, trafikte yol kesme, düğünlerde silah atma gibi fiillere karşı daha sert cezalar öneriliyor. Bazı suç tanımları netleştiriliyor, bazıları ise ilk kez yasal zemin kazanıyor. Ve elbette ki son zamanlarda gündem olan 15-18 yaş arasındaki faillere yönelik yaş küçüklüğü indirimlerinin azaltılmasını öngörüyor. İlk bakışta, kamu düzenini korumaya yönelik bu hamleler olumlu görünebilir ancak paket, yalnızca bu yönleriyle değerlendirilirse, büyük bir yanılgıya düşüleceği kanaatindeyim.

Bu paketle getirilenler, esaslı bir hukuk reformundan çok sorun çıkan yerlerde ceza artırımı pratiğini andırıyor. Bu da bizi şu soruya getiriyor: Türkiye’de ceza adaletinin temel sorunu, cezanın azlığı mı, yoksa sistemin işlemezliği mi? Yargının bağımsızlığı, savunma hakkının korunması, adil yargılama ilkeleri, infaz sistemindeki adaletsizlikler gibi devasa sorunlar yerli yerinde dururken, her pakette sadece gündem olan suçlara ilişkin “ceza artırımı” öngörmek, hukuk devleti olmakla övündüğümüz şu günlerde kendimizi bir köşeye çekip düşünmemizi gerektiriyor. Paket bazı suç tanımları bakımından hakimlere geniş takdiri sunmakla keyfiyetin önünü açacağı kanaatindeyim. Paketin dikkat çeken maddelerinden biri olan “hesap bilgisi paylaşma” eyleminin yeni bir suç tipi olarak tanımlanması. Kripto varlıklar veya dijital ödeme bilgilerini paylaşmanın, hapisle cezalandırılması gündemde. Ancak atılı fiillerin suça yardım, suç işleme kastı ile işlenmiş olmasının kesin ve her türlü şüpheden uzak delillerle ispat edilmesi pek mümkün olmadığından cezalandırma gerekçelerinin pek çoğu hakimin vicdani kanaatine dayanacak olup bu da keyfiliğin önünü açacaktır. Taslağın meclisten ne şekilde geçeceği henüz bilinmiyor ancak bu hali ile geçmesi durumunda özellikle muğlak ifadelerle düzenlenmiş suç tanımları, yargılamalarda geniş yorumlara neden olabilir. Bu da özellikle siyasi davalarda “suç yaratma” ihtimalini artırır ki son dönemde eleştirilen yargı kararlarını düşündüğümüzde ise bu endişe hiç de haksız sayılmaz.

Af Yok, Beklenti Çok.

Halk arasında af çıkacak mı sorusu hâlâ yaygın. Ancak Adalet Bakanlığı, bu pakette infaz indirimi ya da genel af düzenlemesi olmadığını açıkça belirtti. Elbette bu, ileride gelmeyecek anlamına gelmiyor. Nitekim ayrı bir infaz paketi hazırlığının sürdüğü de ifade edildi. Ancak şeffaflıktan uzak, toplumdan kopuk yürüyen bu süreçler vatandaşın hukuka güvenini daha da zedeliyor.

Toplumda geniş tepkilere yol açan her olayın yargı paketine konu edilmesi ve bu şekilde toplumun adalete olan güvenini yeniden sağlama çabasının beyhude olduğu kanaatindeyim. Zira Adalet sistemimiz temelinden sarsılmış vaziyette olup Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasamızın temel ilkeleri özellikle ceza hukuku bağlamında uygulanamamakta iken sistemi yapılan pansumanlar ile kurtarmaya çalışmaktan ziyade artık ameliyat masasına yatırmanın vaktinin geldiği kanaatindeyim. Zira yapılan her ekleme ve değişiklik ile ceza nosyonu ve kanunun bütüncüllüğü bozulmakta olup cezalar arasında orantısızlıklar meydana gelmekte.

Örnekle açıklayacak olursak Trafikte Yol kesmenin suç olarak düzenlenip 1-3 yıl arası hapis ile cezalandırılması öngörülmekte iken Kasten Yaralama suçunun cezası 1,5-3 yıl arası hapis cezası olup mağdurun Basit Tıbbi Müdahale ile giderilebilir şekilde yaralanması halinde ise verilecek ceza 6 ay ile 1 yıl olarak düzenlenmiştir. Trafikteki aracın önünü kesmenin cezasının bir kimseye yumruk atmak veya yaralamaktan daha fazla cezayı gerektirmesi kanunun bütüncül yapısının bozulduğunun en somut örneklerindendir. 11. Yargı paketi yine medyada yargıda reform manşetleri ile duyurulmuş olsa da her yargı paketi reform değildir. Reform, sadece yasada değil, zihniyette olur. 11. Yargı Paketi, içerdiği bazı mantıklı düzenlemelere rağmen, bu zihniyet değişiminin hâlâ çok uzağında duruyor. Gerçek bir hukuk devleti inşa etmek istiyorsak, sadece suç ve ceza üzerinden değil, özgürlük ve adalet ekseninden bakmaya başlamalıyız. Her şeyden önce şu soruyu sormalıyız: Ceza hukukunu daha sert hale getirmek mi, yoksa adalet sistemini daha adil hale getirmek mi önceliğimiz?

Av. Ahmet KAZANCI