Okuma tadından söz etmek istiyorum. Damak zevki ile karıştırılmamasını rica ederim. Zihnin daha doğrusu gönlün ihtiyacı olan bilgiye -hikmete- ihtiyacının meydana getirdiği özlemden bahsetmek istiyorum.

Bilgi aydınlatır. İnsanın önünde, arkasında nurdur. Uzun çabalar sonucunda kabiliyetler çevresinde ortaya çıkartılır. Kadim medeniyetler bilginin taç olduğunu vurgular ve özendirir. Aşk hamurunda yoğurulan bilgiden ulaşarlar inşa edilir; şairin dediği gibi

ben bir ulu şara vardım
ol şarı yapılır buldum
ben dahi payılandım
tozu toprak arasında...

İnsan kendine bir pay çıkartır.

Efendim, bu giriş aslında Sayın Gürbüz Azak beyin yazmış olduğu GÜZEL İNSANLAR kitabını gündeme getirmek içindi. Karamsarlık, şikayet, umursamazlık, tembellik ve daha nice kötü huylar günümüz insanının vazgeçilmez karakteri haline geldi. Parmakla gösteriliyor iyi insanlar... Ya da geçmiş zamana ait masalmış gibi bahsediliyor. Durup nefeslenelim, kendimize gelelim ve şu soruyu soralım: Sahi hiç mi iyi insanımız yok bizim? İyi özelliklerden bir işaret bulmak için geçmişe dönmek zorunda mıyız? Sayın Azak kitabında hemen yanı başında bulunan çok değişik tiplerden yola çıkarak medeniyetimizin abide şahsiyetlerini öykü mantığı içinde bize tanıtıyor. _Sevinelim, gözümüz aydın olsun, ırmakların gözü hala berrâk gönül açıcı, yeter ki avuçlarımızı suya uzatalım. Kitap iddialı; bakın önsözde ne yazılmış: "Size, hiç açılmamış kırk birinci kapıyı aralıyor ve buyurun diyoruz. Niyetimiz birkaç portre çiziktirmek değil, size ıpılık sırlar ve altın hacimler sunmaktır. İddiamız var. Bu kitap tıpkı sevimli bir türkü gibi tekrar tekrar okunacak" deniliyor. Dostlar, bu ifadeleri siz de benim gibi kitabı elinize aldığınız da haklı bulacaksınız. Özellikle seksen ikinci sahifede "Erkek adamdı Muammer Topbaş Bey" yazısı gönlünüze hüzün estirecek.

Hayırlı okumalar.

GÜZEL İNSANLAR, Gürbüz Azak, Zafer Yayınları, İstanbul,