Tabi başlık tuhafınıza gitti, içinizden ‘Bu adam yaşlandıkça ne dediğini bilemez hale gelmiş, sapıtmış resmen!’ dediyseniz, önce yazıyı bir okuyun, sonra bana hak vereceğinizden yüzde yüz eminim.

Yüzde yüz diyorum, şundan, hani şehrimizde iki üniversite var, doluluk oranları yüzde 100’e ulaşmış ya, ondan dedim.

Cahillik başa bela d erler. Değilmiş. Yemin etsem başım ağrımaz.

Valla kusura bakmayın da, bu zamanda cahil olacaksın, her şeyi bilenin burnu boktan kurtulamıyor.

Duymayacaksın…

Görmeyeceksin…

Bilmeyeceksin…

Yani üç maymun dediklerinden. Kafan rahat edecek. Dene de bak!

*

Cahilsin örneğin, ne güzel bak, hiçbir şeyin farkına varamıyorsun. Okumadığından, toplum içine karışıp onu bunu dinlemediğinden, televizyon bile izlemediğinden, ne ülkeden, ne dünyadan, ne yaşadığın şehirden haberin olmuyor.

Dedim ya, kafan rahat.

Okumuşlara bakın, başı dertten kurtulmuyor. Tamam, ben de söyledim, yazdım zaman zaman, ‘Okumuş adamın her yere, herkese faydası olur!’

Tabi bunu Türkoğlu ilçesinin sevilen, başarılı belediye başkanı Osman Okumuş  için söylemiştim.

Bu okumamak, bu bir şeyi bilmemek, bu bir şeyden haberdar olmamak ayrı   bir mesele.

*

Bazıları var, okumuşlar, birkaç üniversite bitirmişler, diploma almışlar birkaç  yerden. Okumuş cahiller yok mu sanıyorsunuz çevrenizde.

Kıbrıs’tan, Ukrayna’dan parayla alınan diploma ile mühendis, mimar olanlardan ne hayır gördük, göreceksiniz. Okumuş cahiller ordusuna yenileri katılacakken, siz benim yorumumu yabana atmayın.

Örneğin zamlar yapılıyor her gün. Kafaya takmayacaksınız. Duymazdan gelecek, okumayacaksınız. Cahilliğinize verin, boş verin!

Bırakın ülke, bırakın şehir gerçekleriyle yüzleşmeyi. Unutun kafanızda ne varsa, aldırmayın!

Akaryakıt başta olmak üzere aklına gelen-gelmeyene her şeye zam gelmiş, hayat yaşanmaz hale gelmiş, insanlarda merhamet vicdan kalmamış, kul hakkı yiyenler imar tadilatları ile dünyayı yemiş, yediğin-içtiğin her şey zamlanmış, nefes almaya bile neredeyse zam gelmiş, Kahramanmaraş sağlık müdürü atanamamış, şehir enkazdan kurtulamamış, işsizlik almış başını gitnmiş, enkaz artıkları ve yıkılmayı bekleyen binalar yağmalanmış, sular içilecek gibi değil kirli, siyasiler vurdumduymaz, günü birlik siyasetle günü kurtarma derdinde iken, alemin delisi sen misin birader?

*
Bakanlar gelmiş, gitmiş, konuşmuşlar. Şehri ayağa kaldırmışlar, ihya etmişler falan fıstık! Hiç girme o potaya. Geldiyse geldiler, gittiyse güle güle gittiler. Gelirken bir şey getirmediklerinden giderken araçlarının arkasına konulan dondurma, fıstık ezmesi, tarhana ve tatlıyı da takma kafana.

Aynı cümleler, aynı kalıplarla söylenenleri de duymazdan gel.

Bak, eski bir maliye ve hazine bakanımız vardı, Nurettin Nebati, sahi nerede şimdi? Boş ver, nerede olursa olsun, gitti ya, takma kafana. Ne dediyse, ne yaptıysa ülke için aldırma. Dinleme, duyma!

Yerine gelen Mehmet Şimşek, bak akıllı adam, rasyonel düşünüyor, o gün bir lokantaya gitmiş, tantuni yemiş, üstelik ide lokantaya tek başına gelmiş. Korumasız. Helal olsun! Keşke diğer bakanlar da böyle şatafatlı gelişler-gidişler içinde olmasalar. Koruma ordularıyla, onlarca araç konvoyu ile gelip gitmeseler.

*

Dedim ya, aldırma, kafana takma. Cehalet güzel şey azizim. Olanın, bitenin farkına varamıyorsun ya, valla senden iyisi yok.

Kimin ne yediğine, kimin ne sökük diktiğine, kimin ne içtiğine, kimin kiminle yattığına kafayı takarsan, aldırırsan, kafayı yersin.

Cahilliğe vur, rahat et!