Günümüz entelektüellerine baktığımızda bazen hayretler içinde kalıyoruz. Akademik kariyerin isterse tavan yapsın,  işinde ne kadar  başarılı olursan ol, başkasının inanç ve fikirlerine saygın yoksa  o noktalara boşuna  gelmişsin demektir. Geldiğin yeri ya sindirememişsin, nefsin hep kendini merkez almış dolayısıyla   insani cahilliğini aşamamışsındır. Geçtiğimiz kurban bayramında Ataol Behramoğlu şair , akademisyen bunun ispatı gibi cahilce bir açıklamada bulundu. Her bayram bunlardan biri çıkıp benzer açıklama yapıyor, alıştık artık  dediğinizi duyar gibiyim , haklısınız. Bitmediler, islam inancına karşı öfkeleri bitmeyecek. Bunlar entelektüel zannettiğimiz cahillerin normal davranışları.

           Halk TV'ye konuk olan edebiyatçı Ataol Behramoğlu Kurban Bayramı'na ilişkin, “Kuzuyu kesmek, öldürmek için insanın içinde nasıl bir canavar yaşıyor olmalı? Canlıları keserek bayram olmaz” dedi. Bundan sonra sosyal medyada tepkiler hızla arttı, sonuç akademisyen olarak çalıştığı Aydın Üniversitesi nden atıldı. Buna kahırlanmış,  çağ dışı kafaya sahip bir hocanın orada çalışması zaten baştan yanlışmış sonucuna varıyoruz. Bunlar  neden kurban bayramı yapıldığını, hayvan kesmenin ötesinde faziletinin olduğunu bilmez ya da inkar ederler. Zaten o yedikleri etler de havadan poşetle iniyor.

                 Aydın zannettiğimiz ama  kafaları taş devrine uyarlı  çok  entelektüel  var ülkemizde. Bunlar genelde bize düşman ülkelerle irtibatlı,  destekli bir şekilde ilişkililer. Şimdi  Behramoğlu na bakalım.  Azerbaycan kökenli olan Behramoğlu 1942'de babasının askerlik görevini yaptığı Çatalca'da dünyaya geldi. Azerbaycanlı kardeşlerimiz burada  şaşkın olmuştur, ben de oldum .Çünkü Azerbaycan'a 2017'de gittiğimde bu halkın ülkemize ve insanına   olan hayranlık ve sevgisini gördüğümde hem çok şaşırmış hem çok ama çok sevinmiştim. Azerbaycan ın bize olan  sevgisini  medyadan , ülke ilişkilerinden fark ediyoruz ama oraya gidip bunu deneyimlemek inanılmaz güzeldi. Sonra ne olmuş bu entelektüelin hayatında bakalım. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünden 1966 yılında mezun oldu. 1962'de üyesi olduğu Türkiye İşçi Partisi'nin (TiP) örgütlenme çalışmalarına katıldı. 1970 yılında siyasi nedenlerle yurt dışında çıkan Behramoğlu, 1972'ye kadar Londra ve Paris’te yaşadı. Paris’te Louis Aragon ve Pablo Neruda ile tanıştı. Aragon’un yönetimindeki "Les Lettres Françaises"de, Abidin Dino çevirisiyle, "Bir Gün Mutlaka" dan bir bölüm yayımlandı. Sovyet Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak 1972'de gittiği Moskova’da yaklaşık iki yıl kaldı. Bu dönemde Moskova Devlet Üniversitesi'nde stajyer olarak Rus Edebiyatı üzerine çalıştı. 1974'te af yasasından yararlanarak ülkeye dönen Behramoğlu 1975'te kardeşi Nihat Behram ile çıkardıkları edebiyat-kültür dergisi “Militan” büyük ilgi gördü. 2008 yılında şiirlerinden geniş bir seçmeler Amerika Birleşik Devletlerinde yayınlandı. Aynı yıl kendisine Rusya Federasyonunca uluslararası Puşkin Nişanı verildi. 2016 yılında Beşiktaş Belediyesi, Ataol Behramoğlu'nun heykelini Beşiktaş Şairler Sofası Parkı'na diktiler.

          Bunlar  özet, şairimiz bayağı dış güçlerden , ülkelerden destek almış. Zaten öyle olmasa bu adamları bu derece yüceltip parlatmazlar. Araştırırsanız önünüze şu çıkar,  bu tip parlatılmış adamlar hep bu tezgahlardan geçmişlerdir. Bakarsınız Fransa'da, Rusya'da, ABD'de bilmem ne ödülü alırlar , bilmem ne kürsüsünde onurlandırırlar. Hepsinin bir nişanı vardır. Bir süre sonra dönerler,  yüzde doksan dokuzu Müslüman olan  ülkemde  baş tacı edilirler en köşe başlarında konaklarlar , makam mevki sahibi olurlar.Öyle cesaretlenirler ki değerlerimize , inançlarımıza fütursuzca küfreder, hakaret ederler. Çünkü destekleri güçlüdür. Artık yeter  akıllı olmalıyız, bu tiyatrolara kanmamalıyız,  bu safsata malumların bayrağını yeterince salladılar. Bize, kendi inancı ne olursa olsun ülkesine ve halkına  saygılı, anarşist düşüncenin zehirini bu ülkeye saçmayacak entelektüel lazım.Kim sana tanrıtanımaz diyor, ateistliğinle, deistliğinle uğraşıyor.    Eski dönem bitti.  Yeteri kadar bu millet aşağılandı, yeteri kadar aldatıldı. Halk bu tür ayrık otlarını desteklemeyerek ayıklamalı. Artık böyle entelektüellere karnımız tok , yorulduk. Sanatına saygı duyarım ama edepsizliğine asla. Yazdığın şiirleri beğenebilirim ama bana hakaret ettiğinde değerin biter.

         Aynı günlerde kurban kesim anına ilişkin bir fotoğrafı paylaşan Geert Wilders, attığı tweette "Mide bulandırıcı İslam geleneğini yasaklayın" ifadesini kullandı. Hollandalı aşırı ırkçı Özgürlükler Partisi (PVV) Başkanı Geert Wilders, 2017 yılında Hollanda'da yapılacak olan genel seçimlerde partisinin başarı ile çıkması halinde Kur'ân-ı Kerim'i yasaklayacağını ve camileri kapatacağını belirterek, bunu seçim bildirgesine de yazdıklarını söylemişti. Ne tesadüf, ne kadar da kolektif çalışıyor bunlar.

        Sanata saygımız sonsuz, lakin sanatçı yaşadığı ülkenin kültürüne, inançlarına, insanına saygı gösterdiği sürece bu geçerli. Saygıyı yaşam kalitenize ekleyin, hoşça ve dostça kalın.

 Buraya küçük bir şiirimi ekliyorum keyifli okumalar.

                             AFFETTİM

Ağrı kesicilerin hükümsüz olduğu gecelerde

Yoksul cümlelerim, hissiz duygularım vardı benim

Gecikmiş tövbelere sardığım, aciz dualarım

Sır perdesinin ardında çaresiz umutlarım

Ay ışığında  kanayan yaralarım saklıydı koynumda

 Sarıp sarmaladığım, beni dişleyen anılarım

 Yabancı olduğum sokaklarda yorgun adımlarım

 Heybemde taşımaktan yıldığım  sevdalarım

 Döndüm sırtımı dünyaya, hepsini boşalttım

Umarsız bir nehrin kenarında özümü affettim

Köşede kıvranan dertleri, içimdeki yargıçları

Ruhumun tütsülediği sönük ıstırapları

Ateşe verdim put olmuş tüm dünyalıkları

Yalnız kalışlarımı da affettim

Sabah dördü vururken, güneşe uyuyan geceleri

Hüznün kangren olduğu saatleri  de

Onları da affettim

Döndüm sırtımı dünyaya, kendimi de affettim