Özellikle iktidar kanadında yaşanıyor bu samimiyetsizlikler. Günümüzde, toplumların en çok kafa yorduğu, beyin jimnastiği yaptığı mesele, güven ve samimiyet.

Kıymetli İl Başkanım sayın Fırat Görgel gönül koymasın, darılmasın, kırılmasın ama bu gerçeğin kendisi de farkında. Bir de sayın Ahmet Özdemir. İkisinin de bende yeri ayrı, başka. Onlar da bu gerçeğin farkındalar. Yalnız başına kalsalar, inanıyorum ve biliyorum ki, telefon açıp bana hak vereceklerdir.

Çevrelerini kuşatanlara bakarlarsa, benim gördüğümün, düşündüğümün bir milyon fazlasını görecek, düşüneceklerdir. Lakin içeride bir topak etimiz olunca, bilse de bilmemezlikten geliyorlar, duysalar da duymamazlıktan geliyorlar.

Hele hele ülke seçime giderken, start verilmişken…

Memleketin meseleleri çok da umurlarında değildir. Zaten sorunlardan da uzaklar, çözüme dayalı fikirleri de olmadığı için, ya başlarını öne eğerler, ya kafalarını kuma gömerler, ya da kulaklarına pamuk tıkayıp ‘efendim, bana bir şey mi dedin!’ ayaklarına, numarasına yatarlar.

*

Biz insanoğlu, oy verdiğimiz partiye güvenmeyiz, tuttuğumuz takıma güvenmeyip bırakın destek vermeyi, yerlerde sürünmesi için dedikodu üretir, iftira atar, ama ilgiliyle karşılaştığımızda, canım cicim, ‘başkanım, müdürüm vs…’

İşçi patronunun arkasından demediğini bırakmaz, olmayan iddiaları yaşamış, ya da yaşanmış gibi anlatır, toplum içinde ne varsa olumsuz kelime, cümle, veryansın eder, ama karşısında görünce, ‘en büyük patron benim patron’ olur.

Bir kere, bizim en büyük handikabımız, güven meselesi. Siyasetçimize güvenmeyiz, başkanlarımıza güvenmeyiz, kulüp takımlarımızın başkanlarına güvenmeyiz, belediye meclis üyelerine güvenmez, muhtarları da bu kareye dahil ederiz.

Ama yanlarında iken, aslanım, kaplanım… Riyakarlık, ikiyüzlülük sınır tanımıyor nasıl olsa, yalan söyleyeni Ahır Dağı’na da kaldırmıyorlar zaten!

Samimiyet testine tabi tutsanız, yüzde 99’u sınıfta kalır!

*

Ben onları, Doğan görünümlü Şahin’e benzetirim.

İçeride başka, dışarıda başkadır insanların aklından gecen. Samimiyet olmayınca, partiliyMİŞ gibi davranır, liderine inanıyorMUŞ gibi yapar, yarattıkları samimiyetsiz algı yüzünden işlerini de yürütürler, bütün kapıların kendilerine açılacağını bildiklerinden arkalarına aldıkları, sırtlandıkları güç zehirlenmesi ile havalarını da basarlar sağa sola, fakat gel gör ki, milleti canından bezdirdikleri bir yana, tiksinti verdiklerinin farkına bile varmazlar.

Varsalar bile bilmezden, duymazdan gelirler.

*

Arabanız Şahin ise, giderseniz küçük sanayi sitesine, verirsiniz bedelini, isterseniz Doğan’a çevirirler, çok da canınız çekiyorsa, istiyorsa Mercedes’e dahi çevirme maharetleri vardır ustaların.

Akma arabadan anlayanlar bakınca sırıtmaz mı, e herkes de ahmak, aptal değil neticede. Tabi ki fark edilecek. Ama adamın tatmini önemli. Forsu, atacağı hava önemli.

Peki hepsi mi öyle derseniz, haşa derim, asla derim, mümkün değil yorumunda bulunur, edebince, samimiyetle siyasetini sürdürenleri, siyasetten nemalanmayıp, güç almayıp güç veren, il başkanlarının yükünü alan, azaltan ve onun rahat çalışmasına zaman ve zemin hazırlayan gerçek AK Partili dostları tenzih ediyorum.

*

Kendilerini kişisel çıkarlara, ranta adamış, hizmeti, davayı, sadakati ikinci plana atmış samimiyetsiz kimseleri yalan makinasına tabi tutun, o alan makinası ‘imdaaaattt!’ diye bağırmaz mı zannediyorsunuz.

Makinayı bile deliye çevirir, çıldırtır böyle samimiyetsizler.

Bakın, burası çok önemli ve genel…

Bizde siyasiler, parti teşkilatlarında görev alanlar, (belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, daha ileri gidersem muhtarlar) genellikle siyasetten beslendikleri için, siyaseti bir geçim aracı olarak gördükleri için sadakati, davayı çok da önemsemezler.

Partisi önemli değil, Allah bizi samimiyetten uzak, memleketinden çok cebini, sorunların çözümünden ziyade kişisel çıkarlarını düşünen, aile efradının geleceğini inşa edebilmek uğruna her türlü hukuksuzluğa, usulsüzlüğe çanak tutanlardan uzak eylesin!