Bakın ki, mesafe ne kadar artarsa dönüş yolu o kadar çileli ve o kadar da maliyetli olur. Altından kalkamazsınız sonra.

Geri dönüş için belki kompartman’da yer olmayabilir. Rezervasyon da yok bu meselede.

Kaldın mı ortalıkta sap gibi.

*

Bak ne diyeceğim!

İnsanlar birbirini kullanmayı seviyor. Uyanık olduğunu, karşısındakini, ya da birlikte yol yürüdüğü arkadaşını kullandığını zannediyor. Herkes salak, herkes aptal, herkes enayi ya, bir tek akıllı kendi ya!

Özellikle siyasiler. Daha vekil olmadan h emen yanlarına sponsor olabilecek, biraz da eli cebine gidecek kimseleri alıyorlar. Tabi vekilin yemeği var, konaklaması var, aracın yakıtı var, molada bazı ihtiyaçları var giderilmesi gereken, bunları karşılayacak, şehre geldiğinde davulu zurnayı hazırlayacak destekçi lazım.

*

Eskiden insanlar sevilir, eşyalar ise kullanılırdı. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, eşyalara sevilir, insanlar kullanılır hale geldiler.

Hele depremde canlarımız gitti, madem mal da canın yongası, canlarımızla birlikte birikimlerimiz, eşyalarımız da gitti.

Kullanılmaz hale geldi, fakat sistem değişmedi, yani insanlar kullanılır hale geldi ki, bundan da kullananlar pişman değil.

Malum, enayiler olmazsa açıkgözler acından ölüyor!

*

Şu tren meselesi…

Trene binmeden önce nereye gideceğ4inizi bilmeniz gerekiyor. Vatman, yani treni kullanan sürücü bu işin ehli mi, yolu biliyor mu, sizi güvenli limanlara, pardon istasyonlara taşıyabilecek cesarete, güvene, özveriye, birikime sahip mi, ona bakacaksınız.

Hele hele sürücüsü acemi, üstelik de mesleki sabıkası çok, yanlış trene bindiyseniz, ilk istasyon uzak değil.

Yok inadım inat, muradım murat diyorsanız, size laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor!

O zaman imamın kayığına binmeyi göze alacaksınız!

*

Hind’li mafya lideri, siyasetçinin teklifini önce kabul etmiyor. Ardından 5 milyonluk otomobil hediye olarak gelince hemen kabul ediyor ve şöyle diyor; ‘O an anladım ki kumar, uyuşturucu falan çok küçük işler, asıl olay siyaset üzerinden dönüyor!’

Siyaset meslek mi, angarya mı, geçim kapısı mı, kararını siz verin!

Son sözüm, hadi trenden vazgeçtiniz, uçak korkunuz var, otobüsü tercih ettiniz diyelim, defalarca kaza yapan firmanın otobüsüne binmek için bilet alırsanız, enayiliğinizi bir tarafa bırakın da, tahtalıköye gittiğinizin farkında mısınız!

Bir tarafını değil, gözünü aç, gözünü!

*

Bu bir siyasi yazı. Yerel yönetimleri de ilgilendirir mi diyorsanız, kıyısından köşesinden tabi ki.

Herkes aklını başına toplasın, kiminle yol yürüyeceğine dikkat etsin, hangi trene binip, nerede ineceğine karar versin!

Bizde hızlı tren olmadığına göre, kara trene binip de üzerinizi kirletmeyin!