BAKÜ

Bakü, Azerbaycan

Üretkenliğiyle öne çıkmış, hem edebiyat dünyasında hem halk arasında sevilen bir isim Baba Veziroğlu.Onun eserlerinde insan sevgisi, hayatın acı-tatlı yönleri, ayrılıklar, umudun gücü ve ince bir lirizm dikkat çekiyor.Bugün Azerbaycan edebiyatı, sinema ve televizyon dünyasının en tanınmış ustalarından Baba Veziroğlu Beyefendi ile Bakü de devlet televizyonu stüdyosunda bir araya geldik. Bu buluşmayı tertip eden ünlü gazeteci ve yazar, Azerbaycan Yazarlar Birliği üyesi, Cumhurbaşkanı “Terakki” madalyası laureatı Evez Gurbanlı kardeşimize teşekkür ederim. Şunu da belirtmek isterim ki, Evez Bey, benim de manevi oğlum sayılan Elxan Gurbanlı’nın dayısıdır.

Whatsapp Görsel 2025 11 12 Saat 11.57.52 598D95Cc

KADRİYE KIRDÖK:

Efendim, çocukluğunuz İsmailli’nin Molla İshaklı köyünde 1954 yılında doğdunuz, çocukluğunuz orada geçti..O yılların köy hayatı sizi edebiyata nasıl hazırladı? Eserlerinizde doğa sevgisini de hissediyorum.Ve sizi edebiyata yönlendiren ilk dönüm noktası neydi?

SÖZLE DÜNYAYA DOKUNMAK , ACI COĞRAFYANIN UMUDU

BABA VEZİROĞLU;

Açıkçası, hayatımdaki o yılları ve o mekânları net biçimde hatırladığımı söyleyemem.İnsanın gelişimi hayatla birlikte ilerleyen bir süreçtir; tek bir dönüm noktası yoktur.Hayatta birçok, sayısız dönüş noktası olur.İsmailli’nin Molla İshaklı köyünde, dağların arasında, uzak bir köyde doğdum.Bugün yazar olmuşsam, bunu kimse bana öğretmedi.Bu tamamen bir talih, bir kısmet meselesiydi.Bir gün geldi kaleme , kâğıda sarıldım. Aslında çocukken hep “savcı olmak isterdim.Sovyet döneminde yaşıyordum; o kadar çok adaletsizlik, haksızlık gördüm ki çocuk aklımla hep “mutlaka savcı olacağım” derdim. Kötü işlerle uğraşan insanları cezalandırmak, adaleti sağlamak isterdim.Ama sonra şöyle düşündüm; eğer savcı olursam, sadece bir bölgeyi, bir şehri kötü insanlardan kurtarabilirim.İşte dönüm noktası dediğimiz makam orada oldu; daha büyük, daha evrensel bir alanda mücadele etmem gerektiğini düşündüm.Ve bunun yolu sözle mümkündü. Söze, kelimeye, kaleme sarıldım.

Çünkü sözle dünyaya dokunabilirdim.Bir ülkenin değil, tüm insanlığın derdine seslenebilirdim. İnsanın sanatta en iyi ifade ettiği alan sözdür,yazmaktır.Belki de ikinci dönüm noktası da buydu.

İnsan, duygularını ve düşüncelerini artık sıradan kelimelerle anlatamadığını fark ettiği an sanata yönelir.Yazarlar, ressamlar, besteciler hep o anı yaşar.Söz yetmediğinde sanat doğar.

Duygularımı olduğu gibi aktaramadığımı fark ettiğimde ; yazı, şiir, müzik hepsi birer dil hâline geldi.Böylece bir baktım ki, şair-yazar Baba Veziroğlu olmuşum. Ama yine söylüyorum: ben bu yola özel bir amaçla seçilmedim, kader beni seçti.

KADRİYE KIRDÖK:

Eserlerinizde insan kaderlerine, ayrılıklara, gözyaşına sıkça rastlıyoruz, acı coğrafyasında yaşıyor olmanız size besleyen en önemli unsur diyebilir miyiz?

BABA VEZİROĞLU:

Biz her zaman acı coğrafyada yaşadık, gelecekte de acı coğrafyada yaşayacağız.Bu mücadele ebedidir.Bu coğrafyanın içinde büyürken farkında olmadan duygularımız da büyüyor.Bazı şeylerin farkındalığı oluşuyor: acı, umut, sevgi, sabır…Ama her zaman bir umut vardır.İnsanın en büyük nimeti umuttur.Çünkü inanırım ki, her şey bir gün mutlaka güzel olur.Büyük Azerbaycan şairi Nesimi’nin filminde Nesimi şöyle der:

“Dünyada güçlü ya da zayıf insan yoktur; iki tür insan vardır: kâmil insan ve câhil insan.”

Dünyada câhil insanlar olduğu sürace, acı coğrafyalar, savaşlar, kavgalar bitmeyecek.İnsan insana zulmetmeye devam edecek. Allahın bize verdiği toprakları sınırlarla ayırıp bizim diyoruz, aslında toprak Tanrı’nındır. Bize bir pencere kadar süre verdi. “Bakın, görün, yaşayın, gidin,” dedi.Ama câhil insanlar bunu hiç anlamaz.Nesimi altı yüz yıl önce bunu söylemiş. Eğer insanlar hâlâ anlamadıysa, belki altı yüz yıl daha geçecek.Belki de hiç anlamayacaklar.

Bizim bir büyük düşünürümüz daha var: Mirza Feteli Ahundov.O da büyük bir aydın ve mütefekkirdi.Aslen Güney Azerbaycanlıydı, bugünkü İran sınırları içindeki Hamele şehrindendi.

Dini fanatik bir insan değildi; dünya görüşü geniş, yenilikçi bir yazardı. Kadim Arap-Fars alfabesine karşı çıkarak, Türk halklarının ortaklaşa kullanabileceği latin alfabesine benzer yeni bir alfabe fikrini savunuyordu.Bu amaçla bütün Türk ülkelerini dolaşmış, bu alfabeyi benimsetmeye çalışmıştı.Ama o dönemde fanatizm güçlüydü; fikirleri kabul görmedi.

Ahundov eserlerinden birinde şöyle yazar:

“İlgi yok. Düşünüyorum ki çağdaşlarımın çoğu anlamıyor.Eşek gibiler ama çok umut ediyorum ki gelecek nesiller böyle olmayacak.Sonra düşünüyorum ,belki de gelecek nesiller de bu eşeklerin eseri olacak o zaman elimi eteğimi her şeyden çekiyorum.”

Tıpkı altı yüz yıl önce Nesimi’nn söylediği o gerçeğin bugün hâlâ geçerli olması gibi...Bu dünyada acı coğrafyalar olacak,ölümler olacak,mücadeleler olacak, bir karış toprak için savaşlar olacak.İnsanlar birbirinin etini yiyecekler . Yine de ümitliyiz.Biz görmesek de gelecek nesiller güzel günler görecek.

KADRİYE KIRDÖK:

Sizce iyi bir şairin hedefi dünyayı değiştirmek mi , yoksa sadece kendi acısını, dünyanın acısını, insanın acısını paylaşmak mı olmalı?

YAZARIN GÖREVİ İNSANI ANLAMAKTIR

Whatsapp Görsel 2025 11 12 Saat 11.59.34 A8C4F4Df

BABA VEZİROĞLU:

Dünyayı değiştirmek şairin işi değildir, bu siyasetçilerin görevidir.Onlar bir senaryo yazar, bir plan çizer, bir tablo hazırlar;“Eğer bunları uygularsak değişiriz.” Derler.

Yazarın görevi insanı anlamaktır, insanın içindeki insanı anlatmaktır.Bazen bana derler ki:

“Baba Bey, bir yere gittiniz, bir ülke gördünüz, Avrupa’ya seyahat ettiniz, çok yazdınız…”Ben de derim ki:

Bir yazar ayna değildir, fotoğrafçı da değildir.O her zaman arı gibi çalışır. Arı her gördüğü pisi, güzeli, kötüyü,herşeyi toplar, içinde bal yapar. Yazar gördüğü her şeyi , iyiyi, kötüyü, karanlığı, güzelliği arı gibi filtresinden geçirir.Ve sonra, ansızın bir yerde, durmaksızın yazar. Bir şiir, bir hikâye doğar.

Bana derler ki, “İsmailli güzel bir yer, cennet gibi, Orada oturur, çayını içer, dağlara bakar ve güzel şeyler yazar.”Ben de derim ki; hayır, ben İsmailli’de, o cennetin ortasında otururken bile çölü yazabilirim.Ya da tam tersi, çölde otururken İsmailli’yi, İsveç’in güzelliğini de yazabilirim.

Yazar insanların dertlerini, kendi acılarını, çevresinin sıkıntılarını, sevincini,halkın düşüncelerini anlatır.

KADRİYE KIRDÖK;

Bizim Kurtuluş Savaşımız’da Mehmet Akif Ersoy , Halide Edip Adıvar gibi yazarlar, M. Kemal Atatürk’ün önderliğinde şiirleriyle , yazdıklarıyla ve meydanlardaki söylemleriyle savaşın seyrini değiştirdiler.Kalemleri ve hitapları bir ordu kadar güçlüydü.

BABA VEZİROĞLU;

Şairin kalemi çok önemlidir.Ama o kalem, değişimi silahla yapmaz; insanların beynini değiştirir.İnsanların düşüncesi değiştiğinde, hayat da kendi kendine değişir.İnsan doğru yönde düşündüğünde, dünya güzelleşir.Sanatçıların, şairlerin en büyük görevi,insanları zihinlerindeki kötü, karanlık duygulardan arındırmak,onları hayata, insana, vatana, hatta tüm dünyaya sevgiyle bakmaya çağırmaktır.Bu gezegen, bu dünya, hepimizin evidir.Uzaya çıkan kozmonotlar der ki:

“İnsanlar henüz çok olgunlaşmadılar ama hiç olmazsa bir defa uzaya çıkıp dünyaya baksınlar.Görsünler ki bu evrenin uçsuz bucaksız karanlığı içinde,dünya aslında küçücük, yardıma muhtaç, ama mucizevi bir yuvadır. Güneşin etrafında dönen küçücük bir gezegen”Güneşe yaklaşsak yanarız, uzaklaşsak donarız. İşte bu denge, bir mucizedir.Ve yazarın, sanatçının büyük görevi,insanların bu mucizeye geniş bir bakışla, evrensel bir sevgiyle bakmasını sağlamaktır.

İnsanlar küçük hesapların, dar düşüncelerin içinde,karınca gibi sadece kendi toprağında debelenmemeli.Geniş düşünmeli, dünyayı kucaklamalı.

KADRİYE KIRDÖK;

İnsanın dünyadaki yolculuğunda yapılanmasında , ruhlarının gelişmesinde sizin gibi üstatların emeği çok. Ben buna inanıyorum

BABA VEZİROĞLU;

Tabii ki Türk Edebiyatı , Azerbaycan Edebiyatı bu yolda bize rehber oldu. Eğitimim sırasında İran ve Rus edebiyatından da çok şey öğrendim.Moskova’daki Edebiyat üniversitesinde tahsilimi yaptım, onlardan da öğrendim. Ve biz o yoldan ilerliyoruz.İnsanların zihnini şeytani düşüncelerden arındıralım. Dünyada cahiller de olacak ama biraz az olsunlar. Bizde meşhur bir söz vardır:

“Meşe ormanı çakalsız olmaz.” Ama biz isteriz ki marallar (geyikler), kartallar onlardan daha çok olsun.

KADRİYE KIRDÖK:

Siz söz yazarı olarak da binlerce şarkıya imza attınız.Şiirin müziğe dönüşmesi siz de nasıl duygular uyandırır. Şiir yazarken müziği de duyar mısınız, yoksa bu ikisi tamamen ayrı süreçler midir?Türkiye’de de ünlü olan şarkılarınız var.

BABA VEZİROĞLU:

Evet, Türkiye’de çok şarkım söylendi.Hatıradır şarkısı Türkiye de çok popülerdir.Bazıları dizilerde fon müziği olarak yer aldı, oldukça popüler oldular.Bugüne kadar yaklaşık 1500 şarkı sözü yazdım diyebilirim.Bu iş aslında bir tesadüfle başladı.Üniversitenin ilk yıllarında okurken bestecilerle dostluk kurmuştum , sadece dostluktu o zamanlar.Sonra o dostluklar bir şekilde müziğe dönüştü ve hayatımın bir parçası haline geldi.Onlar, artık musiki var söz yok dediler bana, ben de onlara ben güzel söz yazarım dedim. Sonra güzel yazarım deme, oturup yaz dediler .Hazır müziğe söz yazdım.ilk şarkılarımı Şevket Alekberova Hanım da seslendirdi. O zamanlar 17 yaşındaydım.

Whatsapp Görsel 2025 11 12 Saat 11.58.47 B34047B8

Sonra düşündüm ki ben ciddi edebiyat da yazmışım.Çok hikayeler , romanlar yazmışım , bunlar ciddi edebiyattır.Bir süre sonra, Sovyetler Birliği çöktü.Devrim başladı, insanlar birçok ölçüsünü, değerini kaybetti.O zaman fark ettim ki, ciddi edebiyatı okuyan yok.Bizde derler ki kimse kimsenin kitabını okumuyor.Bu nedenle şarkı yazmaya daha çok önem verdim.Gördümki şarkı bugün yazılır sabah dillere düşer.İnsanların yüreğüne çabuk dokunur, bununla ağlar, güler… İnsanların zihnine en hızlı tesir eden silahtır bu.Ciddi edebiyatı kemdim için yazıyorum.İsterim ki ciddi okuyucu olsun ama insanlar artık şov insanı , tik tok insanı.Onlara Dostoyevsk’inin Suç ve Ceza romanını versem okur mu?Çekov, Nazım Hikmet , Reşat Nuri oku desem okumaz.Orhan Pamuk’u hiç demiyorum, o tik tokçular onu okusa orda deli olur , anlamaz,kavrayamazlar.

Sevgili okur,röportajımız iki bölüm halinde yayımlanacak. Aynı zamanda gazetenin web sitesine de köşe yazıları yüklendiği için her zaman yazıya ulaşabilirsiniz. Engin hayat tecrübesiyle Baba Veziroğlu umarım hepimize güzel pencereler açar.

Hoşça kalın dostça kalın .