28 Mayıs’taki ikinci turda bir kere daha güven tazeleyen, halkın tercih ve teveccühlerine mazhara olup, ülkemizin 13. Cumhurbaşkanı seçilen sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle; “Kalbimizden inancı, yüreğimizden cesareti, bileğimizden gücü, sırtımızdan teri hiç eksik etmeden durmaksızın çalışacağız. Bu memleket için doğru işler yapacağız, doğru olacağız!” prensipleri ile memleketinden milletvekili seçilen sayın Prof. Dr. Mehmet Şahin’e, adaşıma birkaç kelamım olacak!
O’nu çoğu vakitler fikirlerini tasvip etmesem de, seyrek de olsa bazı televizyon kanallarında yorumcu olarak dinledim ve tanıdım.
Düşüncelerine, yorumlarına saygı duyarım. Bana karakteri, yüreğinde biriktirdiği insan evlatlarına ve şehrimin derdiyle dertlenme noktasındaki yaklaşımı gerekti.
*
Ramazan bayramının son günleriydi, Dulkadiroğlu Belediye Başkanı Necati Okay’ın bir sahur programında tanıştık yüz yüze. Gecenin 01’i gibi.
Masamızın önünden geçerken ellerimiz uzandı, kendimi tanıttım; “Hayırlı olsun, başarılar dilerim sayın vekilim!” dediğimde, “Seni tanıyorum Mehmet abi” arkasından; “Yazılarını okuyorum, oradan!” demişti.
Tanışmamız böyle oldu. Sonra KENT KULİSİ canlı yayınımızın konuğu oldu. Bu kez soruları biz sorduk, yorumu biz yaptık, cevabı da kendi vermişti.
Şunu gördüm, boş biri değil. Eh, boşuna da bir adamı durup dururken profesör yapacak halleri yoktu! Herkesin deprem, herkesin siyaset, herkesin futbol uzmanı, otoritesi kesildiği günümüzde, zengin akademik kariyerinde 11 kitap yazmak ne demekti.
Ötesi; öyle kasıntısı, çalım-çehreleri yoktu. Mütevazı, kalender, sevecen, insan evladı.
*
Şehrim adına yazıyorum, Türkiye Yüzyılı için doğru zamanda doğru adamlardan biriydi sayın Mehmet Şahin.
Andırın ilçemizdendi. Muhalif cenahın dediği gibi, öyle ısmarlama, ithal veya şehri bilmeyen biri değildi. Tamamen bizden biri, yerli ve milliydi.
Canlı yayında ikide bir ‘Mehmet bey, Mehmet bey!’ derken lafını kesmiş, ‘Beyi bırak, abi diyebilirsin!’ uyarım ardından zaman zaman konuştuğumuzda ben onun ‘Mehmet abisi’ idim.
Hakkında yazı yazmak istediğimde, elime broşürü geçti.
*
O broşürden; “Türkiye Yüzyılı, Türkiye’yi birçok alanda küresel etki gücü olarak konumlandırmayı hedefleyen bir vizyon yaklaşımıdır. Bu topraklarda binlerce yıldır işini doğru yapan, doğru insanların projesidir. Geçmiş Cumhuriyetin ülküsüyle harmanlanmış yeni bir zihniyet kararlılığıdır. Ülkemiz adına bir gelecek tahayyülünü temsil eden Türkiye Yüzyılı, Türkiye’de yaşayan tüm kimliklerin ortak değeri olarak konumlanmış bir anlayıştır. Türkiye Yüzyılı da bu ortak değerlerin şemsiyesidir!”
Türkiye Yüzyılında, kent halkı yen bir yüzle tanıştı, kaynaştı.
Şahin’e eyvallah!
*
Sürekli diyor, yazıyorum, bu şehrin yükü ağır, bu şehir zor şehir. Bu şehrin şeleğini (yükünü) kaldırabilecek, taşıyabilecek siyasetçilere ihtiyacımız var.
Belediye başkanları ile, teşkilat ile, şehrin gelişmesinde tanınmasında payı olan sivil toplum kuruluş kanaat önderleri ile basın camiası ile muhtarlar ile kurulacak sağlıklı ve sürekli diyaloglarla, koordine içinde aşılmayacak, çözülmeyecek sorunumuzun olamayacağını bir kere daha hatırlatırken, yılan hikayesine dönen, belirsizlik içinde yüzen sorunlarımız varken, çözümü noktasında yararlı olabileceğine inandığım insandır sayın Şahin!
*
Başkasının ne düşündüğü beni ilgilendirmez. Bende bıraktığı ilk intiba, ki bu mesleğe 53 senesini vermiş biri olarak, insanları tahlilde yanılmamışımdır.
Sonra başkalarından da dinledim.
Munis, donanımlı, güler yüzlü, ikna yeteneği müthiş, canlı yayınımızdaki ifadesiyle ‘gaza gelmeyecek’ yapı ve karaktere sahip, düzgün adam, düzgün milletvekili.
Şehrin yeniden ihya ve inşaası için, ayağa kalkması için, normale dönmesi için kendisinden çok şey beklediğimiz sevgili Şahin, bu şehir için, AK Parti için bir fırsat, bir şans.
*
Son yorumum, 4. sıradan milletvekili olarak Tuba Köksal hanımefendiye. Daha seçilir seçilmez, mecliste yemini etmeden linçe kalkıştık. Bekleyin, durun hele! Aceleniz ne! Tamam, bu şehirde rengi, geçmişi, dokusu ve fatiha okuyacak yakını olmayabilir. Olanlardan, bilenlerden ne hayır gördünüz de hanımefendiye veryansın ediyorsunuz! Sabırla koruk üzüm olurmuş!
Kusura bakmayın, ne sevmesini, ne dövmesini, ne de övmesini biliyoruz! Ölçüyü bir türlü tutturamadık gitti.
Hem sayın Şahin’e, hem de sayın Köksal’a sesleniyor, ‘başarıları daim, bahtları ve yolları açık olsun!’ diyorum.