Kuran-ı Kerimi okumanın hayatımızda vaz geçilmez yeri vardır. Kulağımıza okunan ezan ve son nefeste dilimizden düşmeyecek olan kelime-i tevhidi de düşünecek olursak kuşatıcılığı kavrarız.
Hafızamızı yoklayalım ne kadar sure ve ayet biliyoruz?
Fatiha, ihlas, Kevser sureleri hemen aklımıza gelirken Ayet el Kürsüyü de unutmayalım. Çocukluk döneminden başlayarak ilerleyen yaşımızda ezberlere yenilerini katmanın ne kadar önemli olduğu hepimizin malumu. Unuttuğumuz sure ve ayetleri düşündükçe içimize düşen kor ateşi söndürmek şart.
Gelin Kuran-ı Kerimi tekrar okuyalım. Önce yüzünden okumanın tecvit kaide ve kurallarının öğrenerek bu işe koyulalım. Sesli okumanın genel kurallarını dilimiz Türkçe üzerinden yaparken aslında tecvit dediğimiz biçimin ortaya çıktığını gördüğümüzde şaşırmayalım. Bugün okuma biçimleri için genişleyen imkanları ustalıkla kullanarak bu yolda hayli mesafe alabiliriz.
İçinde bulunduğumuz yüz yıl içinde sosyal olarak meydana gelen birtakım kırılmaları bir yana bırakıp gönül saadetiyle bu ulvi işe başlayalım, tartışmaya da hiç girmeyelim.
Dini ilimlerin tartışılarak öğrenildiği nerede görülmüş ki?
Kuran-ı Kerim-i yüzünden okumak, öğrenmek ve bunu vird haline getirip zaman içinde mana ve tefsiriyle meşgul olmak insanı sonsuz zaman aralığına dahil eder mutluluk, huzur tecelli eder. Şöyle bir teklifim var: bir gün evden abdest alarak, dua ederek, ayetler okuyarak, başka bir gün de abdestsiz ve duasız çıkarak iki günün nasıl geçtiği; hangisinin daha hayırlı, bereketli, huzurlu, mutlu, moralli; hangisinin ise daha kötü, bereketsiz, mutsuz ve huzursuz geçtiği denenebilir. Bunu ben defalarca yaptım olumlu sonuçlarını hayatımda gördüm.
Kuran-ı Kerim okuyup dini değerler: başta abdest, namaz, dirayet, sabır manevi bir terapinin ilk basamağıdır. Son safhalara doğru karşılaşacaklarınıza hayret edecek boşa geçen zamanlara acıyacaksınız.
Din ulu bir kaledir!
Cenab- ı Allah ile; O’nun lütuf ve inayetiyle, rahmet ve mağfiretiyle buluşmak saadettir. Efendimiz Hazreti Muhammed Kuran okuyanların üzerine sekinet ve ferahlığın indiğini, Allah’ın rahmetinin onları kapladığını ve meleklerin etraflarını kuşattığını haber vermiştir.
Kalp çarpıntılarının şifası Kuran-ı Kerimdir. Helali haramı, doğruyu yanlışı, güzeli çirkini, dünya ahiret birlikteliğini elbet Kurandan öğreneceğiz. Mesela Kuran-ı Kerim Allah tövbe edenleri sever diyor o zaman hemen tövbe etmeli, Allah kibirli ve gururlu olanları sevmez diyor o vakit kibir ve gururdan vaz geçilmelidir.
İbadet maksadıyla Kuran-ı Kerim okumak başlı başına sevaptır bu konuda yapılacak iğvalara itibar edilmemelidir. Müslümanların Kuran-ı Kerimin manasıyla buluşması, onu anlaması ve onunla amel etmesi arzuların en büyüğü olmakla birlikte memleketimizin özel şartlarının bu ideali zirveye taşımakta yetersiz olduğu da unutulmamalıdır.
Kuran-ı Kerimi yüzünden okumayı başka ibadetlerle karıştırmamak gerekir.
Mana anlaşılması, meal ve tefsirlerin yaygınlık kazanması için daha biraz zamana ihtiyaç var. Dalgalanmaların bitmediği günümüzde bu ulvi çabanın da kendi mecrasını bulacağı günlerin uzak olmadığını düşünüyorum. Haydi ne duruyorsunuz hep birlikte bir Yasin -i Şerif okuyalım!