İyi bir avukat sanığı ipten alabilir mi? Evet belki asıl sorumuz bu fakat ben bu sorunun cevabını ararken toplumumuzda yerleşmiş bazı yanlış algıları da yıkmak istiyorum. Avukat; dosyanın tarafı değildir, olayın şahidi değildir. Önce bu konuda bir anlaşalım. Anlaşalım ki avukatları, savundukları müvekkiller yüzünden yaftalamayalım. Masumiyet karinesini mutlaka ve mutlaka aklımızda tutalım. Masumiyet karinesi; bir kişinin suçluluğu mahkemece sabit görülünceye kadar masum sayılması anlamına gelir. Yani lekelenmeme hakkı demektir.

Siz eğer daha davanın başında sanığın suçlu olduğunu düşünürseniz, objektif yaklaşmayı bırakırsanız, artık bütün emareleri onun suçlu olduğuna yorarsınız; bazı gerçekleri göremez hale gelirsiniz. Gerçeği ortaya çıkarmak için değil, onun suçlu olduğuna herkesi ikna etmek için yargılama yaparsınız. İşte masumiyet karinesi bunun önüne geçmek için var. Peki masumiyet karinesinin bizim konumuzla ne alakası var?

Az önce de dediğim gibi avukat olayın görgü şahidi değildir. Masumiyet karinesini de göz önüne alırsak; bir kişinin suçlu olup olmadığı ancak bir yargılamanın sonunda belli olabilecekse, bu kişinin de avukata ihtiyacı yok mudur? Suçlu olmaması her zaman ihtimal dahilinde değil midir? Avukat, bir mahkeme kararı olmaksızın, bu kişinin suçlu olduğunu nasıl bilebilir? İşte bu soruları kendimize soralım, bırakalım vicdanımız cevaplasın. Bırakalım her avukatı kendi vicdanı yargılasın, biz yargılamayalım.

Şimdi gelelim bir avukat gerçekten bir suçluyu ipten alabilir mi? Kişinin suçlu olduğuna kanaat getirmek için mahkeme kararı şart dedik. Peki mahkeme neye göre suçlu veya suçsuz diyecek? Vicdani kanaatine göre… Ceza Muhakemesi Kanunumuzun da dediği gibi hakim delilleri vicdani kanaatine göre serbestçe takdir eder. Peki bu vicdanın hiç mi bir denetleyicisi yok? Hani dedik ya önyargılardan arınmış bir yargılama için masumiyet karinesi şart diye. Önyargılı bir hakimin vicdanına nasıl güvenebiliriz değil mi? İşte bu noktada hakimi doğru vicdani kanıya götürmek için bir ilke daha önümüze çıkıyor. İN DUBİO PRO REO. Kısaca şüpheden sanık yararlanır. Uzunca ise; gerçekleşme şekli şüpheli, tam olarak aydınlatılamamış olaylar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet kararı verilemez.

Olayları aydınlatan, delillerdir. Delilleri savcılık toplar hakim değerlendirir. Evrensel hukuk, hakime birtakım sınırlar çizdiği gibi elinde kamu gücü bulunduran savcıyı da denetimsiz bırakmamıştır. Neredeyse bütün modern hukuk sistemlerinde delillerin toplanması bir takım usul kurallarına bağlanmıştır. Ama neden? Yine başa döndük, objektif yargılama. Sanığın suçlu olduğuna dair önyargısı olan savcı, hakim, polis yeri geldiğinde elindeki kamu gücünü kullanarak önyargısını temellere oturtmak isteyebilir. Sanığın haklarını zedeleyerek, her ne pahasına olsun bazı delilleri elde etmek isteyebilir, hatta delil dahi yaratabilir. Hepimiz duymuşuzdur, sırf ev sahibini cezalandırabilmek için arama yapılan eve polis eliyle yasa dışı(uyuşturucu madde, silah vs) eşyalar konulduğunu. İşte hukuka aykırı delil yasağı bu durumların önüne geçmek için vardır. Zira evrensel hukuk; bir masumun cezalandırılmasındansa 10 suçlunun cezasız bırakılmasını yeğlemektedir. Ceza hukuku gaddar gibi görünebilir ama bunu dengelemek için bazı merhametli kurallar da öngörmektedir. İşte sanığın aleyhine toplanan delilin hukuka aykırı, kurallara aykırı, usule aykırı yollarla elde edilmiş olması durumunda bu delilin dışlanması merhametin göstergesidir. Hukuk devleti; bütün işleyişinde hukuk kurallarına uygun davranan devlet demektir.

Avukat, aleyhine yüzlerce delil toplanan müvekkilini nasıl ipten alabilir? Bu delillerin bazısı hukuka uygun bazısı hukuka aykırı ise nasıl bir yol izlemelidir? İşte başka bir evrensel ceza hukuku ilkesi; Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir. Yani hukuka aykırı yollarla elde edilen bir delilden yola çıkarak hukuka uygun başka deliller elde edilmesi durumunda, sonraki deliller hukuka uygun olsa bile işlemin temeli hukuka aykırı olduğundan bütün deliller hukuka aykırı kabul edilmelidir. Avukat; bütün bu evrensel ceza hukuku ilkelerini kullanarak, vicdanlara dokunan ve hakimi etkileyici bir savunma ile müvekkilini ipten alabilir.  Bu noktada avukatı günah keçisi ilan etmek gaddarlık olacaktır. Zira o; herkesin bir gün ihtiyaç duyacağı hukuku arkasına almış ve mesleğinin gereklerini yerine getirmiştir. Hukuku bilmek herkesin hakkıdır demiştik. Savunulmak da herkesin hakkıdır.