Genellikle ‘gasteci’ diye adlandırır, çağırırlar bizi. Gazeteci kimliğimizi bilenler, mesleğe olan itibardan ötürü ‘gazeteci’ demekten kendilerini alamazlar. Gazeteciliğin, gazetecilerin itibar kaybettiği günümüzde, ne mutlu onurlu, objektif olana, dik durup diklenemeyene, tehdit, şantaj gibi gayri ahlaki yayın politikası çizgisinde, gazetecilik yaptığını sananlara aşağıdaki yazıyı okumalarını salık veriyorum.

Siz de karar verin, bu şehirde kim gazeteci, kim gazatacı, kim gasteci?

*

… gazeteci, haberleri dürüst, etik ve tarafsız şekilde araştırma, belgeleme, yazma, sunma ile görevli meslek profesyonellerine verilen unvan. Peki, bu kadar net iken, ‘muhalif gazeteci’ ne demek? ya gazetecisiniz, ya da değilsiniz, ya iyi gazetecisiniz, ya da vasat.

Yapılan haberin, iktidarı veya muhalefeti eleştirir olması veya övüyor gözükmesi gazetecinin meselesi değildir. Gazetecinin Kabe’si hakikattir.

Gazeteciyi gerçeğe bağlı olup olmamasıyla değerlendirebilirsiniz. Gazetecilik mesleğini örtü olarak kullanan (iktidarın veya muhalefetin yanında) tetikçi, sığ, amigo kişilerin varlığı her daim oldu, bir süre sonra da efendileriyle birlikte yok olup gittiler. Okuyucunun itimadı-güveni olmayan bu meslekte kalamaz.

*

‘Muhalif gazeteci’ tanımının kökü şu; Türkiye’deki temel sorunlarımızdan biri sosyolojik kimlik karmaşasıdır. Toplumsal bir varlık olarak insanın çok kimliği vardır, meslek, siyaset, din-mezhep, taraftar, hemşehri gibi..

Gazeteci, haber yaptığı gerçeklere diğer kimliklerini veya duygularını karıştıramaz, karıştırmamalıdır.

Gazeteci objektiftir, gazeteci olanı gösteren aynadır, tarihin en önemli tanığıdır.

*

Evet, kimlik karmaşası yaşıyoruz. Bunu yaygınlaştıran sosyal medya ‘tıkları’ oldu. Gazeteci, siyasi figüre dönüştürüldü. Her mahalle gönlünü hoşnut edecek yazılar, konuşmalar bekler hale geldi. Kimi gazeteciler buna göre pozisyon almaya başladı.

Böylece algı, hakikatin önüne geçirildi. Gazetecilik, erozyona uğratılarak yozlaştırıldı. Bu bulaşıcı hastalık’ bazı kesimlerin katkıları ve destekleriyle doruğa çıktı.

Çıktı ama bizim çizgimiz değişmedi.

*

Toparlarsam… Gazetecilik, maraton koşucularına benzer, iktidarlar-liderler gelir geçer, kalıcı olan gazetecinin kuyumcu terazisinde tartıp yayınladığı haberelerdir.”

Yukarıda okuduğunuzu satırlar 28 Ekim tarihinde yazar Soner Yalçın’dan alındı. Diyeceksiniz ki, ‘senin bu meselede yazacak gücün, cesaretin, bilgi-birikimin yok mu da başkasının yazısı ile millete gazetecilik ayarı, dersi vermeye kalkışıyorsun!’

Cevap veriyorum; Haşa, kimseye ders ve ayar verdiğim yok. Haddim de değil üstelik. Yazacak olsam, Allah’a şükürler olsun, hepsi var.  Var da, sıyrık it gibi çemkirenler çok.

Şehrim örneğin, çoğu karaktere sorkunu yaşıyor. Memleketim, sahibi olmadığı şerefin reklamını yapanlarla dolu.

Karakter dediğiniz şey de olsa olsa sayıları giderek artan ‘outlet’ mağazalarında mevsim sonu indirimlerinde satılır hale geldi.

 

 

 

 

 

 

Kgır