Bir kere, kibirli, ukala, küstah, kendini beğenmiş, kendini yaşadığı toplumdan soyutlamış, herkese tepeden bakan ki bu tipleri egosu yüksek diye tanımlıyorlar, hayatımda sevmedim, sevemedim.

Tamama da, bir insanın egosu neden ve nasıl şişer?

Üfürerek mi, yani nefesle mi, yoksa pompayla mı? Bir insanın egosunu şişirmesi için akaryakıt istasyonlarındaki pompaya gitmesi gerekir mi? Daha olmadı nefesi kuvvetli bir şıh bunun için yeterli mi?

İyi güzel, hoş da, bir insan egosunu şişirmeye neden gerek duyar? Bu meret yenilmez, içilmez, beraber de yatılmaz! Ha, egosu yüksek insanlarla yatmak için fırsat kollayanlar çıkar mı, işte onu bilemem ve hiç de aklım yetmez!

*

Kibirli, kendini beğenmiş, herkese tepeden bakan, ukala ve küstah adamları sevmediğimi yukarıda söyledim.

Sağdan soldan duyuyorum, okuyorum da zaman zaman, ‘Şu adam var ya şu adam… Egosu çok yüksek!’ denildiğinde bir anlam veremezdim önceleri. Ne bileyim, ne işim olurdu ego ile mego ile. Ticaret lisesini zar zor bitiren adam olan benden her şeyi bilmemi bekleyen sizler, egosu yüksek olan her kimler varsa lütfen listesini gönderin bana!

Mesela Maraş’ta bu saydıklarınızdan kimse, kimseler var mı?

Sonra düşünürüm. Siyasetçinin, bir başkanın, bir işadamının, bir esnafın, bir bürokratın, bir STK kanaat önderinin ego ile ne işi olabilir? Egosu yüksek derler şunun için, bunun için… Nasıl ölçüyorsunuz yüksekliğini, alçaklığını. Elinizde metre ile mi dolaşıyorsunuz, ya da söylediklerinden, duruşundan, tavırlarından yola çıkarak mı bu kanaate varıyorsunuz, vallahi sizi de anlamış değilim birader!

Öyle bilmece, bulmaca gibi konuşuyor, soru soruyorsunuz ki, sizi çözmek, çözebilmek için şifre memuru olmalı. Yapmayın bunu gözünüzün yağını yiyem!

*

Haysiyetsiz medya deniliyor çokça. Yazılıyor da. Ahlak, toplumsal değerler fakiri kimseler için haysiyet yoksunu denilir, haysiyetsiz diye de okunur, lakin şu son senelerde bir de ’haysiyetsiz medya’ lafı türedi orta yerde. Durduk yerde mi oldu, önceden mi vardı, sonradan mı oldu, inanın hiçbir bilgim, fikrim yok!

Bana da sordular, zaten hep zor işleri bana ihale ederler, zor soruları bana sorarlar, sanki memlekette benden başka akıllı yok!

Mesela, ‘Maraş’ta haysiyetsiz medya var mı?’

Sordukları soru bu? Var desem cıngar çıkacak, yok desem cahilliğim ortaya çıkacak! Sonra…

Ölçü nedir, kıstas nedir, kriter nedir bilsem söyleyeceğim de, dedim ya, cahilliğime bağışlayın, ihtiyarlığıma verin, bilsem söylemez miyim, aşk olsun, dükkan sizin yoksa!

*

Bir bildiğim haysiyetsiz basın var, gazete yani… Her gün emekliye, esnafa, memura, işçiye, sair çalışanlara para vere vere hazineyi tam takır, kuru bakır haline getirdi. Para verip aldığımı gören çıksın, mesleği bırakırım. Bereket versin bedava veriyorlar da, sporuna bakıp çöpe atıyorum, belki tesadüfen de olsa okuyan birkaç kişi çıkar da zehirlenir diye sofra bezi olarak dahi kullanmaktan imtina ediyorum.

Hazinede para bırakmadı şerefsiz! Yahu insan bir gün soluklanır, bir gün ara verir. Hayır, olmaz, olamaz! Her gün para verecek ki, zenginliği belli olsun, ortaya çıksın! Patronundan aferini nasıl alacak yoksa!

Tam bir yalaka ve yavşak takımı.

*

Geçenlerde marketten gazetelerimi alıyorum. Tanıdık herhalde ki, sordu; “Abi, sen gazetecisin, bilirsin; elektrik zammını kim yaptı?”

Öyle bir baktı ki suratıma, sanki ben yapmışım gibi, sanki beni dövecekmiş gibi, sanki elektrik zammının suçlusu benmişim gibi bir baktı ki, ürktüm, korktum! Cevap verme, kendimi kurtarma, temize çıkma gereği duydum, dedim ki, “Vallahi billahi ben yapmadım! Yemin etsem başım ağrımaz da, kimin yaptığını da bilmiyorum!”

Senin bilmediğin beş vakit namaz der gibi bir tuhaf baktı suratıma, “Bilirsin, bilirsin de söylemiyorsun, sen de mi onlardansın yoksa!” deyince, “Hooop, dur orada! Ben senin bildiğin gazetecilerden değilim! Sonra onlar dediğin kim, kimi, kimleri kast ediyorsun?” cevabını yapıştırmak zorunda kaldım! Sonra nereden bilecektim, seneler önce, Maraş büyükşehir olmadan önce, dolmuşlar vardı, bir de Sakarya-Kümbet hattında çalışan EVLİYA dolmuşlarına çok bindim ama ben evliya değildim ki, her şeyi bilemezdim ki…

Yalan söyledim. Gerçi şahsım şehrinde yalan söyleyeni Ahırdağı’na kaldırmıyorlardı.

*

Şu ego meselesine, ego yüksekliği konusuna iki çift laf daha edeyim de  bitireyim yazıyı, hani sordunuz ya, ‘Bir insanın egosu nasıl yükselir?’

Cevap veriyorum, ya bir yerden destek görüyor, kullanıyordur, ya da kriko…

Ya bi gidin işinize be kardeşim! Adamı günaha sokmayın!