Mayıs ayı içinde Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi önemli bir konuyu üç gün boyunca ele aldı ve toplantı sonuç bildirisi ile tamamlandı. Konunun önemine binaen bu toplantının sonuç bildirgesini köşeme almayı uygun buldum. Değerlendirmelerim ise diğer yazımda olacaktır. Din ve Ahlak Şurası sonuçlarını okumaya devam ediyoruz:
5.Binaenaleyh yeni bir ilm-i ahlâk inşasının, İslam düşüncesinde metaetik ve fenomenoloji temelli bir yaklaşımı gerektirdiği; iman, ibadet ve ahlâk boyutlarını bütüncül bir anlayışla yeniden inşasını zaruri kıldığı; İslam düşüncesinin klasik disiplinleriyle modern bilgi alanlarını bütünleştiren disiplinler arası bir paradigma geliştirmesi ve meseleleri sadece makro ölçüde değil, mikro ölçüde de anlamlandırmaya ve çözmeye ilişkin kapasiteye sahip olması gerektiği üzerinde düşünülmelidir.
6.Cinsiyetin ve haysiyetin korunması; insanın mahremiyetine, bedenine ve fıtratına hürmetin ayrılmaz parçasıdır. Bu saygı, insanlığın bekası için zaruridir. İnsanın cinsel arzu, güdü ve dürtüler üzerinden tanımlanması ve bu mahut tanımın bir kimliğe dönüştürülmesi, bu kimliğin bir ideolojiye dönüşerek bilimi, hukuku, sanatı, medyayı hatta dini baskılayan bir meydan okumaya dönüşmesi asla kabul edilemez. Bu konu sadece ahlâkî bir mesele olarak değil, insanın, ailenin ve toplumun istikbal ve istiklal meselesi olarak ele alınmalı ve bu konuda topyekun mücadele verilmelidir.
7.Çoğu zaman bütün dinî ve ahlâkî tartışmaların sadece kadın, namus ve mahremiyet üzerinden yürütülmesi pek çok yanlışı içermektedir. Bu husus, kadınlar ve gençler nazarında bir din yorgunluğuna sebep olmaktadır. Dışlayıcı, suçlayıcı, yok sayıcı, çağın hâkim söylemleri ve meydan okumalarını ciddiyet ve hassasiyetle dikkate almayıp onları yok sayıcı bir tavrın geleceği yoktur. Dinlemenin, dikkate almanın ama gerekçelendirerek cevap ve alternatifler sunmanın çok daha doğru bir tavır olacağı unutulmamalıdır.
8.Ülkemizde bu yılın aileye dair meselelerin daha da önemsenmesine vesile olabilmek üzere aile yılı ilan edilmesi önemlidir. Aile müessesesinin bir varlık yasası, insanlık için beka yasası, insanların birbirini tamamladığı kemal yasası, sevgi ve rahmet yasası olarak yeniden ele alınması bir zorunluluk arz etmektedir.
9.Modern çağda kötülük, her vesileyle “normal” ve “gerekiyormuş” gibi sunulmakta; medya, sermaye ve ideolojiler eliyle yaygınlaştırılmakta ve meşrulaştırılmaktadır. Bilgeliğin bilgiye, bilginin malumata indirgendiği; gücün algoritmalarla belirlendiği bir çağda, tefekkürün ve muhakemenin yerini sadece kör bir itaat alabilir. Bu nedenle dijital dünyanın doğurduğu ahlâk sorunlarına karşı şuurlu, eleştirel ve ahlâk merkezli insanî bir varoluş hali kaçınılmazdır. “Hilal Duvarı” gibi dijital savunma sistemleriyle bilgi ve görüntü akışını düzenlemek; yüksek strateji merkezleriyle bu çabaları koordine etmek; sadece İslam âlemi için değil, insanlık için belirecek umut ışığı adına zaruri görünmektedir. Adaletin ikamesi, eşitliğin yaygınlaştırılması ve bireysel yeteneklerin terbiye edilmesi ve bilgi ile donatılması ahlâkî krizleri asgari düzeye indirmeye imkân hazırlamaktadır.