Son düzlüktü, son virajdı, son tüneldi, son çıkıştı derken, seçim geldi çattı, kapıya dayanıverdi.
Şimdi tüm Türkiye bu seçime odaklandı. Cumhurbaşkanı kim olacak! Sabırsız bekleyiş, heyecan, aşk, macera ne ararsan var bu seçimde. Türk filmi gibi.
İhanetler, aldatmalar, kimin eli kimin cebindeler, içi boş veya dolu vaatler, sen-ben veya biz-siz tartışması sürüp giderken, havuzun önemi bir kere daha kıymete biniverdi. İstiyoruz ki sağduyu galip gelsin, huzur, barış ve istikrar öne çıksın, demokrasi işlesin, hak hukuk ve adalet yerini bulsun!
Seçimden kim muzaffer çıkar derseniz, saha ve seyirci avantajı olanın her daim kazanma şansı fazla derim. Anladınız siz! Zaten maça da 1-0 önde başlanmıştı.
*
Yüzme bilmiyorsan bırak boş havuzu, bırak havuzun derinliğini, bırak suyun kaldırma kuvvetini, dolu havuza bile atlaman intiharı göze almışın demektir.
Ya aklında zorun var, ya hikâyelerden okumuş olman gerekir, Japon’ların harakirisine heves sardın!
Ya kafayı yedin erken vakitte, ya hayattan bıktın, ya da duyguların aklının önüne geçti, boş havuza atlayıverdin.
Tabi çakıldın tepe üstü!
El fatiha!
*
Bakıyorum, memleketi kurtarmayan, ihya ve inşa etmeyen kalmadı. Bir ben eksik kaldım herhalde ki, masayı tamamlayalım dedim.
Ne de olsa Senem Ayşe’nin, Sütçü İmam’ın torunları (ki ben dedem merhum Hamit Çavuş’un torunuyum) olan bizler, kurtuluş savaşında kendi kendimizi kurtarmakla, bu isimlerle övünür dururuz!
Kurtuluş savaşında hayatını kaybeden milis kuvvetlerimize, halkımıza, tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.
İsimsiz kahramanlara da…
*
Bir şey söylerken, yazarken iki düşünüp bir hayata geçirmek gerekiyor.
İlk aklına geleni yapmayacaksın!
İlk aklına geleni konuşmayacaksın! Gözünle görsen bile muhasebe ve muhakeme yöntemini kullanarak, araştırarak, soruşturarak insanlar hakkında hüküm vereceksin. Erken karar verir, erken yorum yaparsan, mahcup olursun, üzülürsün, kahrolursun!
Her gördüğüne inanmayacak, her okuduğuna gerçek muamelesi çekmeyeceksin! İnsanlara güven ama önce kendi özgüvenini ön planda tutmanın öncelik olduğunu unutmayacaksın!
Adım atarken, cümleler dilinden çıkarken iki ölçüp bir biçecek, sonra servis edeceksin.
Hele siyasetçi isen, hele belediye başkanı isen, daha fazla dikkat göstereceksin. Yoksa gününü gösterirler sana!
*
Söyledim oldu, yaptım oldu, yazdım oldu deyip geçiştirmeyeceksin!
Ben ne dersem doğru, ben ne yaparsam uygun diye düşünmeyecek, ortak akla da inanıyorsan, devreye sokacak, başkalarının da senden akıllı olabileceğini hesap edeceksin!
Siyaset, yerel yöneticilik hata kabul etmez! Ha, derseniz ki aynı mesele basın için de geçerli, haklısınız! Ben ne yazarsam doğru, ben ne dersem haklıyım mantığını bir tarafa bırakacak, herkesin bir aklı, bir fikri olduğunu hesap edeceksin!
*
Bu şehrin sahipsiz olduğunu söylersen, yazarsan boş havuza atlamamış olursun! Yok aksini iddia eder, yalakalık olsun diye, her şeyi toz pembe gösterir, bilumum başkanları allayıp pullarsan, boş havuz önünde duruyor!
Boş, olmayacak duaya amin demek, hayal dünyasında yaşamak, suya imza atmak, boş havuza atlamak gibidir.
Konuşursun, yazarsın, ancak düşman kazanırsın! Çünkü doğruları okumak, dinlemek kimsenin işine gelmiyor. Bu şehirde akil insan sayısı, kanaat önderi miktarı kısıtlı ve yeterli sayıda olduğu için, (asalında var da yok, veya yok veya var) gerçek anlamda bu şehrin ombudsmanı olanlar ortaya çıkmıyor, çıkmayınca da keçiye Abdurrahman Çelebi adı veriliyor.
Olmaya çalışanlara da burun kıvırıyor, dudak büküyorlar!
*
Şunun şurasında hafta sonuna ne kaldı? Dananın kuyruğu kopacak, özellikle muhalefetin var veya yok olma mücadelesi nihayet bulacak!
Pazar günkü seçimde değişiklik olur mu, Cumhurbaşkanı değişir mi, bilemem. Milletin iradesine saygı duyarım. Anketler de hikâye çıkınca, yerlerde sürününce, halkın iradesi, halkın öz anketi anlı şanlı anketçileri solladı, geride bıraktı.
Vatandaş, ‘Bırak anketi manketi, ben ne dersem o olur!’ cevabını verdi.
Yalnız bir şey söyleyeyim ki, aramızda kalsın, bazı sivil toplum kuruluş kanaat önderleri ve daire müdürleri partilerin borazanı, ki buna basın camiası da dahil, tarafsız kalmaları, partiler üstü davranmaları ve konuşmaları gerekirken, partilerin sözcüsü gibi hareket etmeleri, sosyal medyayı kullanmaları ve enkaz altında artist pozlar vererek yaranma heva ve hevesleri doğru değil.
Hele hele, yükü ağır, yaşamın zor, çözülmesi gereken sorunları varken…
Üyeleriniz sizi biri partiye destek olun, arkasından gidin, şakşakçılığını yapın diye seçmedi. Kaldı ki üyeleriniz arasında her partiden insanlar varken, çığırtkanlık, borazanlık, şaklabanlık kurumları zafiyete uğratır.
Hangi partinin sempatizanı olursa olun, fark etmiyor!
Keser döner sapa döner, gün gelir hesap dönerse ne yapacak, ne diyecek, nerelere kaçacaksınız, bir de onu düşünün!
*
Özetle, atlamadan önce havuzun suyunu kontrol edin! İşin içinde tepe üstü çakılmak var. Nihayetinde arkanızdan ‘Yok yerine gitti’ derler ve belki fatiha bile okuyan çıkmaz!