Okuma çalışmalarını bir merhaleye ulaştıran insanların akıllarında bazı isimler kalır işte onlardan biride Ahmed Avni Konuk’tur.
Elime aldığım kitabın siyah bir zemin üzerine yaldızlı bir motifi hemen dikkatimi çekti kitabın aziz üstadıma ait olduğunu görünce öpüp başımı koydum. Yüzyıl içinde kendi dünyasında yaşayıp giden bu azizin ismini gönül insanlarından duymuş tasavvuf alemindeki yerine de mülaki olmuştum.
Kitabın alt başlığı “ İrfani Geleneğin Osmanlı’daki Son Halkası” başlığını taşıması hayli vurucu olmuş arka kapak yazısı ise sadra şifa. Ölüm olgusunun bir çırpıda anlatılıp insana yerini yurdunu hatırlatmasını pek manalı buldum. Akçağ yayınlarından okura ulaştırılan kitap Esma Öztürk tarafından hazırlanan bir doktora çalışması eser savunulmuş ve okurların dünyasına armağan edilmiş. Yazarın kitaba yazdığı ithaf beni derinden sarstı hayatının özetini veren bir hanım efendinin bu içten itiraflarında ülkemin acı hikmet dalgalanmalarını derinden duydum. Yazarın bu ithafı tasavvuf dünyasının özgün kelime ve ıstılahları ile yazmasını isterdim hayat sürprizlerle dolu ama bizlerin bu sürprizleri yaşarken olup bitenleri kavi kelimelerle anlatmamız da çilenin bir çeşidi olmalı. Ted Ankara Kolejini bitiren yazar tıp doktoru olmayı beklerken Ziraat, İlahiyat okumuş hayatın farklı pencerelerinden irfan devşirmiş nihayetinde tasavvuf kürsüsünde doktorasını tamamlamış.
Ansiklopedist tarz diyeceğim tarzın sadece bir bölümünü tamamlayan yazar okuma çalışmalarını mimarlık, mühendislik ve dil bilimlerinde tamamlarsa daha da farklı evrelerin ona açılacağını bildirmek isterim.
Tez şu fikrin savunulmasına yönelik “ Çalışmamızın ana çatısını oluşturan, mutasavvıflarca keşif ve ilham yoluyla kalbe gelen, genellikle istidlali bilgiden üstün bir değer taşıdığı ifade edilen irfan; hakitatin vasıtasız idrakidir ve sıradan aklın temin etmiş olduğu bilginin ötesinde eşyanın gerçek bilgisini ortaya koyar” (sh.13)
İlk okuduğumda hayli iddialı bulduğum bu olguyu yazarın kitap boyunca nasıl temellendirmeye çalıştığını kitabı dikkatle okumaya başlayınca anladım ama bu ifadeler benim edindiğim bilgi anlayışının sadece bir bölümü olabilirdi. Hakikat denilen olgu düşüncemizin konusuna uygun olması olup olay ve mantık diye iki aşamaya karşılık gelir ki olay: fizik, metafizik ve ahlaki alanları kapsar. Mantık hakikati ise doğu düşüncesinin ilgi alanında olmakla birlikte maddi yapısının masraflı olmasından dolayı pek de dile getirilmez.
Kitabın önemini yazarın ifadesiyle anlatacak olursam “ Konuk, Cumhuriyetin ilk yıllarında kaleme almış olduğu eserlerle tasavvufun tefekkür boyutuna vurgu yapmış, gerek şerh gerekse tercüme yoluyla, Osmanlı tasavvuf anlayışını günümüze nakletmiştir” (sh.14)
Ahmed Avni Konuk 1868-1938 yıllarında yaşamış İstanbul Merkez Efendi Kabristanına defin edilmiştir. Üç bölüm halinde kaleme alınan eserin alt başlıklarının hayli teferruatlı olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Kitabı alıp okumaya başlayınca geniş bir irfan dünyasıyla karşılaşacaksınız yalnız kitabı okurken tasavvuf tarihi, Osmanlıca lügat, felsefi ve tasavvuf terimleri sözlüğünü elinizin atında bulundurmayı ihmal etmeyin yoksa bir iki sayfa ilerlemeniz mümkün olmaz.