Bazen sevgili Muhammed Özer haber atar, ‘falan yerde, falan saatte, falan sebepten ötürü zincirleme kaza oluştu, bir ölü, birkaç tane de yaralı var!’ der. Yani haberde 4 N, 1 K kuralı devreye girer.

Siyasette de zincirleme kazalar olur. Ki buna siyasi lügatte yol kazası deniliyor. Belki bu yol kazalarında hayatını kaybeden olmaz ama makamını, koltuğunu, ballı maaşını, VİP üstünlüklerini, havasını kaybedenler çok olur.

Seçilememek, yeniden aday gösterilmemek siyasiler için ölümden de beter. Yataklara düşerler, kahrolurlar, dün övgüler dizdikleri liderlerine, genel başkanlarına, sözüm ona inandığını iddia ettikleri davalarına küserler, kırılırlar, sitem ederler.

‘Benden iyisini mi bulacaktınız!’ diyerek de kendini alır yücelere yığar. Sanki bulunmaz Hind kumaşı.

Sanki o koltuklar babalarından miras düştü. Tamam, ballı lokma tatlısı da,  bırakın biraz da başkaları yesin, tadına baksın! Nikâhınıza mı kıyıldı bir dönem daha! Mahkemelerin kadıya mülk olmadığını, olamayacağını size öğretmemişler miydi?

*

Zincirleme kazalar bazen guruplar halinde yaşanır, bazen de bireysel. Bu kazalar biraz da yola yordama ve sürüşe bağlı. Biliyorsunuz, siyaset kaygan zemin. Bu kaygan zeminde hız konusunda aşırıya giderseniz, sürücü ehliyeti bakkaldan almadıysa kaza yapma ihtimali her zaman vardır. Sürücünün yanında gidenler de bunu bilir, bilmek zorundalar.

Bizde bir laf var, ‘Hızlı giden atın boku seyret düşer!’ Ben örneğin, asker iken koşuda (lisanslı futbolcu olmamdan ötürü olsa gerek) sürekli birinci gelirdim. Bir, iki, üç… Sonra başçavuşumdan iyi bir dayak yediğimi hiç unutmam.

Onu geçmeyecekmişim.

Akıllandım tabi, istersen akıllanma, adamın aklını alırlar yoksa. Sonra ortalarda gitmeye başladım.

*

Bazen yolda yürürken yolunuza cam parçacıkları döşeyenler olur. Yağ dökerler örneğin. Araba kaysın da kaza yapsın, içindekilere de ne olursa olsun dercesine, neredeyse yolunuza mayın döşerler.

Sizi istemeyen, çekemeyenler de vardır camiada, ‘Yeter artık!’ demişlerdir, ‘Sizi şöyle kenara alalım!’ demişlerdir, ‘Buraya kadar azizim!’ diyerek, ‘Son duraktayız kardeş, inebilirsin!’ uyarısı ardından ballı lokma tatlısına, beleş yemeklere, saltanata, son verilmek istenircesine, zincirleme kazaya kurban gidebilirsiniz.

Çünkü siyasetin zemini kaypak, ıslak.  Hele sizin de kaypak, kıytırık, bir işe yaramaz olduğunu öğrendiklerinde, kazaya kurban bile gidebilirsiniz.

Dedim ya, zemin meselesi.

*

Bakın depremde bile, konutlar sağlam zemin üzerinde ise, hafif hasarlı çıkıyor, hane sahipleri de güvenle, korkusuzca evlerinde oturabiliyorlar. Yok ağır hasarlı ise bulabilirseniz çadırlara mahkum ve mecbursunuz, bilmem hangi ilden gelen dernek, vakıf veya belediyenin iftar çadırında karnınızı doyuracaksınız.

Siyasetin zemini hiçbir zaman güvenli olmadı.

Sistem gereği.

*

Zemin diyoruz, zemin… Siyasetin kaypak zemini. Aracınız lüks, yola hakim, pahalı olabilir. Bu zeminlerde hangi arabalar devrilmedi, hangi arabanın aküsü bitmedi, hangi arabanın tekeri patlamadı, kim bilir ne kadar  zincirleme kazalar yaşandı, kim bilir ne canlar gitti, kim bilir kaç yaralı çıktı içinden.

Bir de aracınız sigortalı değilse, yandı gülüm keten helva!

Şunu derler, ‘Gidene güle güle, gelene hoş geldin!’

Dedim ya, sistem böyle. Hele hele kazaya uğrayan aracınız ne kadar lüks olursa olsun, hurdacıya götürseniz kuruş bile vermez. İçinde sizin olduğunuzu düşünerek!

Sizden ötürü!

Sabıkalısın ya, sicilin bozuk ya, toplumda karşılık bulamadın ya, parmak indirip parmak kaldırmaktan başka bir işe yaramadın ya, yaralı parmağa merhem olmadın ya, ondandır muhtemelen!

*

Yola çıkarken, bir kere azığınızı yanınıza alacaksınız! Her an bir yerden talimat gelir, bir de bakmışsınız ki ipiniz çekilmiş, defteriniz dürülmüştür! Beklenmedik zamanda, yerde. Tam da yemek yiyordunuz mesela, lokmalar boğazınızda kalır, söyleyecek söz bulamaz, kelimeler boğazınızda düğümlenir.

Yol haritanızı çizerken, güzergâhınızı belirlerken, bunları düşünecek, hesap edeceksiniz. Etmezseniz, zincirleme kaza her an ‘geliyorum’ diye sinyal verir.

Maazallah cenazenizin bile bulunamama ihtimali var!

Yol kazasına uğrayanlara şunu diyorum, ‘Hadi, geçmiş olsun şekerim!’

Allah tren kazası vermesin!