Maşallah bakıyorum, şehri yeniden ihya ve inşa etmeyen kalmadı. Herkes şehri ayağa kaldıracağını söylüyor. Kaldıran kaldırana!

Ama enkazlar kaldırılamadı hâlâ, bakıyorum haberlere, söylemlere, şehir her gün ayağa kalkıyor. Kalkerken oturduğunu gören olmayınca, okuyanlar da maşallah, işallah diyerek övgülerini sıralıyor.

Şehirde çarşı diye bir şey kalmadı. Kalmadı da, nasıl oluyor da her gün bu şehir yeniden inşa ediliyor, yeniden ayağa kalkıyor.

Bu meselede sorumlu olanlar söylese hadi neyse de, muhalefet veya iktidar milletvekilli adaylarına bakıyorum, onlar da kendilerini belediye başkanı, AFAD ya da Kızılay hadi neyse de, iktidarın sorumlu bakanları yerine koyuyor olsa gerek, kaldırdıkça kaldırıyorlar!

İndiği yok, oturduğu hiç yok!

*

En gıcık olduğum demeyeyim de, tuhafıma giden, başka zamanlarda bir başkasının çocuğuna bırakın kucağını alıp sevmeyi, dokunmayı bile zül sayanlar, bakıyorum gittikleri yerlerde çocuklarla boy boy poz veriyorlar.

Yaşlı annelere, babalara sarılarak, duygu sömürüsü peşinde olanlar, çocuklar üzerinden siyaseti siyaset mühendisliği zannediyorlar.

Hepsi de çocuk müptelası. Samimi olsalar amenna da, ciğerimi yesinler diyeceğimde, ciğerleri beş para etmiyor!

*

Bir de birlikte yaraları sarma meselesi var. Dedim ya, sorumlu olanlar, ilgili birim ve kurumlar neyse de, önüne gelen yara sarıyor. Yaralı parmağa merhem olmasını bilmeyenler, kendi yaralarını saramayanlar, şehrin kanayan yarasından haberi olmayanlar, yara sarma derdine düşmüş.

Zannedersin sağlık memuru.

Tut ki acil hemşiresi…

Sakız misali çiğnedikçe çiğniyor, siyasi söylemlerine dini, imanı da katarak vatandaşı ikna edeceklerini sanıyorlar.

Allah’ım aklıma mukayyet ol, ne olur!

*

Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, ‘Tamam, görevidir, sorumludur, şehri yeniden ihya ve inşa edebilir, şehri ayağa kaldırabilir!’ dese inanırım.

Çevre ve şehircilikten sorumlu bakan gelse, aynı cümleleri sarf etse, ‘Olur tabi, niye olmasın! Neticede sorumluluk alanına giriyor. Üstelik de iktidarın gücü arkasında iken, olabilir!’ diye düşünürüm.

Peki, iktidar olsun muhalefet olsun milletvekili adaylarına ne oluyor!

Suyun kaldırma kuvvetini bilirim, anlarım da bu arkadaşların elinde sihirli deynek mi var da, yoksa kaldıraç mı kullanıyorlar bilmiyorum, şehri nasıl ayağa kaldıracaklar, yaraları saracaklar!

Deprem üzerinden propagandayı bırakın, varsa projeleriniz onları açıklayın da bilelim yani.

*

Sayın Cumhurbaşkanı (Allah o uzun adamı korusun!) gelse, söylese, kabul derim, tamam derim, okey derim, yes derim, olur tabi derim.

Peki size ne oluyor birader!

Bırakın şehri, bırakın depremin yaralarını, bırakın enkazı bir tarafa, daha kendinizi tanımıyorsunuz, kendinizin ayağa kalkacak gücü yok, takatten kesilmişiniz, vatandaşı nasıl ikna edeceksiniz! İktidar gücün arkanda olabilir, muhalefette iken de bir oy uğruna, milletin aklını çelme ve oy devşirme uğruna palavra sallayabilirsin de, önce enkazı kaldıralım, sonra kaldıracak şehir de buluruz, başka bir şey de…

Şehri ayağa kaldırmak, yahu gidin işinize be, ramazandan yeni çıktık ama olsun, adamı günaha sokmayın! 

Külahıma anlatın siz onu diyeceğim de olan memleketime olacak, vazgeçtim!