Kahramanmaraş’ta bir şey değişti. Sokaklara çıktığınızda sadece kaldırım taşlarının değil, insanların ruhunda da bir ağırlık hissediyorsunuz. Trafik kazaları arttı, kavga sayıları çoğaldı, pahalılık diz boyu… Deprem, pandemi ve pahalılık derken hayatın üzerine çöken bu karanlık bulut, insanları yalnızlaştırıyor.

Bir kişiye dokunursunuz, bin ah işitirsiniz derler. Bugün Kahramanmaraş’ta bu sözü doğrular nitelikte bir tablo var: Esnaf zor durumda, vatandaş zor durumda. Üstelik kiralar her geçen gün yükseliyor. Ev sahipleri artan maliyetleri kiralara yansıtıyor; kiracı aileler ise maaşlarının büyük kısmını kiraya ayırmak zorunda kalıyor. Kiralık ev arayan gençler “umut” kelimesini unuturken, geçim derdi yaşayan herkes gerginlik atmosferine kapılıyor. Bu ekonomik yükün yanında, yalnızlaşma da hayatın görünmez yükü oluyor. İnsanlar artık sorunlarını paylaşmak yerine içine kapanıyor.

***

İşte tam da bu noktada, Kahramanmaraş’ta giderek derinleşen bir gerginlik havası kendini hissettiriyor. Bu yalnızca ekonomik bir sorun değil; kiraların artışı, hayat pahalılığı ve gündelik yaşamın yükü insanların ruhunda bir baskı oluşturuyor. Trafikteki öfke, sırada beklerken yükselen sesler, sokakta hızlıca geçen bakışlar… Bunlar tesadüf değil. Gerginlik, şehirde bir atmosfer hâline gelmiş durumda. İnsanlar artık sadece kendi geçim derdiyle uğraşmıyor; bunun yanında birbirlerine karşı da tahammülleri giderek azalıyor.

****

Bir basın mensubu olarak çıktığım sokak röportajlarında bunu hissettim; Yüzlerde bıkmışlık, kalplerde bezmişlik ve gerginlik havası vardı. İnsanlar konuşmak istemiyor, dertlerini paylaşmaktan çekiniyor; hatta kimi esnaf fiyat söylemekten kaçınıyordu. Sessizlik, bugün Kahramanmaraş’ta en güçlü anlatım biçimi gibi duruyor.

***

Gerginliğin nedenlerini sosyal bilimci gözüyle açıklamak haddim değil. Ancak yaşam şartları açıkça gösteriyor ki, insanın ruhuna ağır yükler bindiğinde sosyal kimlik de değişiyor. Deprem yaralarını sararken, pandemi korkusunu yeni yeni atlatırken, ekonomik krizin yükünü omuzlarken ve kiralar cebimizi boşaltırken biz, yavaş yavaş sabrımızı, tahammülümüzü kaybediyoruz. Trafikte dikkatsizleşiyoruz, sırada beklerken tahammül sınırımız daralıyor, en küçük mesele bile gerginliğe sebep oluyor.

***

Kahramanmaraş’ta insanlar artık eskisi gibi değil… Gözlerde geçmişin umudu yerini, geleceğe dair bir endişeye bıraktı. Gerginliğin sesi bazen tartışma olur, bazen sessizlik… Ama bu şehirde, bugün, bu sessizlik en çok konuşan şey.

***

Kahramanmaraş’ta biriken duyguların sebebiyle yaşanan ve hissedilen bu gerginliği aşmak mümkün mü? Belki. Ancak önce fark etmek gerekiyor. Önce “biz” olmaktan vazgeçmemek gerekiyor. Çünkü Kahramanmaraş, sadece evlerimizden, sokaklarından ibaret değil; burada bir dayanışma ruhu vardı. O ruhu yeniden hatırlamak, bu sessiz çığlığı duyabilmek gerekiyor. Çünkü gerginlik, yalnızca ekonomik şartların sonucu değildir; aynı zamanda insanın kendi iç dünyasında ve toplumsal ilişkilerinde de bir kırılma noktasıdır. Eğer biz birbirimizi anlamayı, dinlemeyi ve destek olmayı sürdürebilirsek, bu gerginlik de kırılabilir. Belki de gerginlik, bize verilmiş bir uyarıdır. “Durun, nefes alın, birbirinizi dinleyin…” diyen sessiz bir çağrı. Bu çağrıyı duymak, yalnızca bugünü kurtarmak değil; Kahramanmaraş’ın geleceğini yeniden inşa etmektir. Çünkü güçlü bir şehir, yalnızca taşından, toprağından değil; insanlarının birbirine olan bağlılığından doğar.