Bir zamanlar dünya, gözlerimizi ve ruhumuzu şenlendiren renklerle doluydu. Sokaklar, evler, kafeler… Her köşe ayrı bir hikâye anlatır, her desen bize farklı bir duygu fısıldardı. Rengarenk mutfak eşyaları, desenli yastıklar, örgü örtüler sadece dekorasyon değildi; hayatın içinde küçük mutluluk patlamalarıydı. Bugün ise o renkler sessizce soluyor; her şey gri, siyah ve beyaz tonlarına teslim olmuş gibi.
***
Moda, dekorasyon, yaşam tarzı… Her alanda sadelik öne çıkıyor. Renkli kıyafetler yerini tek tip kombinlere, desenli objeler yerini tek renkli minimalist ürünlere bıraktı. Eskiden farklı olan, dikkat çeken ve cesur olan güzel sayılırdı; şimdi herkesin giydiği, sahip olduğu ve tercih ettiği şey “tarz” kabul ediliyor. Trafikte bile renkler kayboldu; kırmızı, sarı, mavi ve yeşil arabalar yerini siyah, gri ve beyaza bıraktı. Her köşe, her obje, her yüz sanki aynı ritimde ve aynı tonda hareket ediyor. Eskiden mutfaklar rengârenkti. Sarı, kırmızı, turuncu tabaklar, desenli bardaklar, çiçekli örtüler… Her öğün sadece beslenmek değil, görsel bir keyifti. Bugün ise minimalist, tek renkli mutfak eşyaları “modern” sayılıyor; oysa bir zamanlar küçük bir renk patlaması, günlük hayatın en büyük mutluluklarından biriydi. Sokaklarda, kafelerde, restoranlarda da durum farklı değil. Gittiğimiz bir kafede artık duvarlar, koltuklar, tabaklar ve bardaklar neredeyse birbirinin aynısı. Renkler çekiciliğini yitirdi, hayatın kendisi daha monotona dönüştü.
***
Doğa da bu değişimden nasibini alıyor. Çiçekler, bahçeler ve parklarda bile doğal çeşitlilik yerine düzenli, tek tip peyzajlar tercih ediliyor. Kuş cıvıltıları, renkli çiçekler ve çeşit çeşit ağaçlar, beton ve metalin hâkimiyetine karşı sessizleşiyor.
***
Ve belki en önemlisi, biz insanlar… Evlerimiz, yaşam alanlarımız, hatta günlük alışkanlıklarımız bile benzer hâle geldi. Farklılık, özgünlük ve cesaret yerine standart güzellikler ön plana çıktı. Oysa renkler, ruhumuzu besleyen birer ifade biçimidir. Küçük bir sarı bardak, mavi bir yastık veya kırmızı bir çiçek; hayatın monotonluğunu kıran ve mutluluk veren detaylardır. Dünya yeniden rengârenk olabilir; yeter ki gözlerimizi açalım, ruhumuzu özgür bırakalım ve farklılıklara cesaretle yer verelim. Renkler, yalnızca estetik değil, yaşamın kendisi ve özgünlüğümüzün yansımasıdır.