İdeolojinin tam ve net bir tanımı olmamakla beraber birçok düşünür ideolojiyi tanımlamaya çalışmıştır. Ben ideolojiyi kısa ve öz olarak şu şekilde tanımlıyorum; kişi, toplum veya grupları kendi düşüncelerine yönlendirmek, kendi gibi düşündürmek. Bu bağlamda baktığımızda insanlık tarihi boyunca egemen güçler, yönetilenler üzerinde düşünce oluşturmak, düşüncelerini değiştirmek veya kendi düşüncelerini kabul ettirmek için çabalamışlardır. Eski dönemde bu bir kil tabletle yapılmaya çalışılırken günümüzde bu durum kitle iletişim araçları kullanarak yapılmaya çalışılmaktadır. Yapılmaktadır da hem de bu o kadar yoğun bir şekilde olmaktadır ki, toplum için normalleşmiştir. Kitle medyada, gördüğü ve okuduklarının aslında kendi düşünceleri olduğu zannetmektedir.

Napolyon ideoloji kavramı için, “bir takım eksantrik adamların acayip fikirleridir” demiştir. Sistemin çarklarının dönmesi, iktidardaki gücün, iktidarını koruması ve devamı için hayati öneme sahip olan ideoloji toplumu ve insanları yönlendirmektedir. Örneğin Amerika basınında 11 Eylül İkiz Kule saldırılarında, saldırıyı yapanların Müslüman olduğunun vurgulanması, Amerikan toplumunda İslam’a yönelik düşüncelerini değiştirmiş İslamofobi’yi arttırmıştır, veya Amerikan Hükümeti’nin Irak’ta ki işgali girişiminin özellikle Amerika’da medyaya, Amerika Irak’ta demokrasi ve barış sağlamak bulunuyor şeklinde yansımıştır. Aslında bir işgal girişimidir. İdeoloji medya üzerinden topluma aktarılmış ve istenilen düşünce zihinlerde yer edinmiştir. Bu toplumun tamamında geçerli olmasa da insan, farklı düşünse dahi çoğunluğa ters düşünmekten kendini alıkoyar. Sonuç olarak ideolojinizi yayabileceğiniz etkili ve güçlü kitle iletişim aracınız varsa, bu düşünce ne kadar absürt olursa olsun toplumda yer edecektir. Tabi bu düşünceyi oluşturmak için önce bir sürece ihtiyacınız var.