Bir insan, ki mezhebi, cinsiyeti ve mesleği ne olursa olsun,  takdire şayan işler başarabiliyorsa, başarı hikayeleri yazabiliyorsa, insan evladı ise, garibanı kolluyor, küçükleri seviyor, büyüklerine sevgi besleyebiliyorsa, vatanını, milletini aziz bilip, bayrak ve ezan üstüne yürekler koyabiliyorsa ortaya, övgüler düzmek yalakalık değildir. Örnek alınması gereken model gözüyle de bakabilirsiniz. Şahsiyetlidir, onurludur, yüreklidir ve dürüsttür böyleleri.

Hem çevresine, hem memleketine yararlı insandır.

Ancak…

Oturduğu koltuğu hak etmiyorsa, Ankara’da dayısının torpili ile o koltuğu işgal ediyorsa, kul hakkını gözetmeyip, harama uçkur çözüyorsa, insani ilişkilerinde sınıfta kalıyorsa, toplumda karşılığı yoksa, adam değilse, hele hele kalıbının adamı değilse, özgül ağırlıkta sınıfta kalıyorsa,  koy ver rahvan gitsin!

Sevaba bile gireceğinizden emin olun!

*

Adam hasbelkader bir yerin belediye başkanı olmuş, çap yok, özgül ağırlık desen sıfır, kariyer desen hikaye, adamlıktan, insanlıktan teste tabi tutsan sınıfta kalır, eh böyle adamlara hikayeler ve romanlar yazarsanız, göklere çıkarsanız, hele hele bunu da çıkarınız için yapıyorsanız, Allah cezanızı verecek, siz yalakasınız demektir.

Hem de önde gideni…

Allah yalanı sevmez, bazen kendi kendime soruyorum; “Ben yalaka bir gazeteci miyim?”

Sizi temin ederim cevap vermekte zorlanıyorum. Beni okuyanlara soruyorum, ‘Ne alaka, asla!’ diyenler çoğunlukta olunca, kendimden emin olma adına sırıtıyorum da pişmiş kelle gibi.

*

Yalakaları ve yavşakları sevmediğimi bu şehirde herkes bilir. Daha önce de zikrettim, ne kavşakları severim, ne de yavşakları.

Yalaka dediğin zaman önce yavşaklar aklıma gelir. Ha, birine ‘yavşak’ dersen suç, hakaret. Zamanın behrinde Doğru Yol Partisinde milletvekilliği yapan  Bursalı bir işadamı (Cavit Çağlar), eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz’a ‘yavşak’ dediği için ceza almıştı.

Yalaka adam çıkarını düşünür. Evini, arabasını, banka hesabını aklından çıkartmaz! Ne kadar ekmek o kadar köfte zihniyetini meslek ve ahlak edindiği için, ne söylediğine, ne de yazdıklarına itibar edilir.

Dersine çalışmaz, kopya çeker. Hiçbir zaman kırmızı çizgisi yoktur insani adına. Satılıktır, kiralıktır. sapısiliktir, suratlarına tükürsen ‘Ya Rabbi şükür!’ derler, bankadaki hesabı şişkin olabilir de, toplumda ve meslektaşları arasında kredisi yoktur, insanlıktan da çıktıkları için insan yerine konulmazlar!

Paraya ve güce taparlar!

Güç kimde ise ona secde eder, onun ağzının içine bakar, ağzından çıkanı ilahi emir(!) sayar, kanun hükmünde kararname gözüyle baktığından sürekli kuyruk gibi, köpek gibi peşinden koşar!

Yani özetle, paraya, güce kuyruk sallar!

*

Ulusal gazetelere bakmıyorum, bazılarına tabi, adam yalakanın önde gideni. Gözümüzün içine baka baka, yazdıklarının balon, yalan, uydurma, ipe sapa gelmez, asparagas olduğunu bile bile o koltuğu hak etmeyen adamı göklere çıkartıyor, zirveye taşıyor, bulutların üzerinde gezdiriyor!

Tabi bedelini de almak şartıyla. Malum, herkesin bir bedeli, fiyatı var.

Böyle adamlar yüzsüzdürler, kıblesi olmadığından, kıldıkları namazın da ne kendilerine, ne de çevresindekilere hayrı dokunur!

Samimi değil çünkü.

Yalan için, yalakalık için kırk takla atabilen adamlara gıcık olurum. Ha, yukarıda da söyledim, hak ediyorsa, dürüst ise, çalışıyorsa,  çalmıyorsa, methiye düzme konusunda üzerime adam tanımam.

Yok değilse…

Yedi sülalesine selam gönderirim!