Arşivleri karıştırırsanız bulursunuz, Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan, 9 Şubat 2021’de, “2023’te Ay’a gideceğiz!” demiş, devam etmişti; “2023 sonunda yakın dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz milli ve özgün hibrit roketimizle uzaya sert iniş gerçekleştireceğiz. Güçlü ve bağımsız Türkiye’nin yerini sadece dünyada değil, uzayda da tahkim edeceğiz!”

Hatta, bu açıklamanın hemen ardından uzaya gidecek gönüllüler adına, istekli olduğumu duyunca bendenizi aramış, gerekli hazırlıkları yapmamı tavsiye etmişti.

Destek de olacaktı üstelik!

*

Allah yalanı sevmez, bu talimat ve açıklamanın ardından, bendeniz ile görüşüp fikrimi alması kuşkusuz gururumu okşamadı değil. Bu düşüncemi, bu niyetimi eşe dosta açık ettiğimde, “Deli misin sen, millet pazara gidemiyor, uzayda ne işin var! Sen her gün iki köşe yazısı yazıyorsun, haberlerinle, canlı yayınlarınla gündem oluşturuyorsun. Uzayda yapacak iş de bulamazsın, acından geberirsin! Delilik etme, gel vazgeç bu sevdadan! Bize burada daha lazımsın, sana bu şehrin ihtiyacı var, sakın gitme!” diyenler çıkmadı değilken, bu yaştan sonra uzaya muzaya gidersem yolda kalp krizi geçirme riskimin fazla olduğunu uzman doktor arkadaşlarım söyleyince, uyarınca vazgeçmiştim.

Sonra bu düşüncemi sayın Erdoğan’a uzun uzun anlatınca, o da hak verdi. ‘Haklısın!’ dedi. ‘Daha genç birilerini göndermemiz uygun düşer!’

Ve benden isim rica etti!

*

Bakın neler düşündüm, aklımdan neler geçirdim. Tabi sizin için, kadim şehrim için. Mehmet Fiskeci kulunuz size feda olsun!

Arsan Köprülü Kavşağı 2 senede zor bitti. Karayolları daha çevre düzenini bile bitiremedi ama olsun, bitti ya, ona bakın. Bu şehrin sanayide kalkınması, gelişmesi için her şeyini feda eden ve geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan Mehmet Balduk isminin ölümsüzleşmesi için Arsan Köprülü Kavşağına ‘Mehmet Balduk Köprülü Kavşağı’ isminin verilmesini önerdim. Bu fikrim, geçmişte merhum Mehmet Balduk’u çok iyi tanıyan sayın Erdoğan’ın da hoşuna gitti, onay verdi, ‘İyi düşünmüşsün, yakışır, vefa bu işte!’ demişti.

*

Allah nasip ederse, Onikişubat’ı modern ve model ilçe için gayretini esirgemeyen, bunun için ülke ülke gezip, yabancıları da bu ticaret ve kültür merkezine çekebilmek, davet edebilmek için koşuşturan Başkan sayın Hanefi Mahçiek’in dünya projesi adını verdiği EXPO önünüzdeki yıl hayata geçecek.

Ancak… Ulaşım önemli. O kadar yabancı gelecek, neyle getireceksiniz? Havaalanına aha bugün, aha yarın ILS cihazı takılacak diyorsunuz, takılmıyor, pist, kaldırılan akaryakıt istasyonu, fiziki olarak büyüyen binalar da tamam iken, şimdi de yeni bir kamulaştırılmadan söz ediliyor.

Uçakların iniş ve kalkış saatleri rezalet. Pilotlar pistin kısalığını bahane edip uçakları komşu Gaziantep’e indiriyor. Bunun hastası var, engellisi var, çocuklu veya hamilesi var. İnsanlar zamanla yarışırken, uçak seferleri iptal edilirken, milyonlarca insanı neyle getirip götüreceksiniz?

İş dünyası bu meselede kılını kıpırdatamıyor, üzerine sorumluluk almış gibi gösterip sonra da yan çiziyor. Görmedim, duymadım, haberim yok. Yani üç maymun meselesi…

Onlar için varsa yoksa ‘Kasım ayının ilk haftasında yapılacak olan sanayi odasına kim başkan olacak?’ Tek ve en önemli sorunumuz bu şimdi!

*

Sonra… Gelecek olan milyonlarca misafiri nerede barındıracaksınız. Herhalde Ilıca’yı da listeye aldınız! Her dilden, her renkten insan gelecek. Namaz kılacaklar için mescid ve cami varken, içki içinler olacak aralarında. Nerede içireceksiniz, köprü altlarında mı, kuytu köşelerde mi? İçkili 5 yıldızlı otelleriniz mi var?

Ara notu: İçki içen biri değilim, tasvip de etmem. Bütün kötülüklerin anasının içki olduğunu bilirim. Ama içene de karışmam, saygı gösteririm! Kimsenin keyfine, zevkine müdahale edecek halim yok, haddim de değil.  

Ne yapacak adamlar, hem ulaşım, hem barınma, hem de özel yaşam sebebiyle soluğu Gaziantep’te alacak. Eee, Fatma Şahin hanımefendi, Gaziantep-Kahramanmaraş arasında gelip gidecek, misafir taşıyacak VİP SERVİS ARAÇLARI temini konusunda harekete bile geçerken, siz hangi kafayı taşıyor, hangi akla hizmet ediyor, neyin hesabını tutuyorsunuz?

Fatma Şahin niye geldi geçenlerde, söyleyeyim; AKLIMIZIN DİBİNİ GÖRMEYE GELDİ… Su, şu, bu, o bahane! Yaaaaaaa!

*

Daha şimdiden ‘Büyükşehir Belediye Başkanı kim olur, kim olmalı?’ tartışması, hatta daha ileri gideyim, (başkan belli, çok da kafa yormayın, sonra kafayı yersiniz!) kavgası bile başlamışken, yahu siz kalıbının adamı olmayan, hiç bir hizmeti, yeteneği bulunmayan düz adamı başkan diye tutuyorsunuz ilçesinde, sonra da günah keçisi ilan edip ilçe başkanını alıyorsunuz görevden. Günah çıkartmak adına!

Sonra da kayınçosunu, güvenlikçi adamı, üstelik mülakata da çağrılmadığı halde ilçe başkanı yapıyorsunuz. Sırf ilçenin belediye başkanı istedi diye, sırf uzayan dal bizden olsun diye, sırf lafım yerde kalmasın, talimatlarım anında yerine gelsin diye… Kendinize emir eri, kurşun asker arıyorsunuz aslında.

Belediye, teşkilat değil de, sanki aile şirketi.

*

Fırat Görgel’in benim yanımda ayrı bir yeri var. Tartışılmaz şahsiyeti, düzgün karakteri, insani yanıyla dört dörtlük siyasetçi. Hedefi mi? Tabi ki olacak. Ammmaaaaa. Yeri geldiğinde ‘yok, hayır!’ demesini bilecek, yeri geldiğinde masaya yumruğunu vurabilecek, yeri geldiğinde, ‘Hooop, durun bakalım, buranın horozu, Cumhurbaşkanımızın temsilcisi benim, size ne oluyor?’ diye yüreklenmesini, cesaretlenmesini ve efelenmesini bilecek!

Bezim millet çok beyefendilikten, çok uysallıktan, çok yumuşak başlıdan hazzetmez. Çünkü hemen istismar ederler. Fırsat kollayan çokken!

O bakımdan, sayın Görgel, evladım kadar sevdiğim bu delikanlı adam, geleceğini inşası için söylüyorum, masaya yumruğunu vuracak, kodu mu oturtturacak, gücünü ortaya koyacak, yok demesini bilecek!

Herkese mavi boncuk, herkese öpücük, herkese gülücük, öyle bir siyaset, öyle bir dünya yok! Merhametten maraz doğuyor, herkes istismara açık ve hazır iken hele hele…

*

Şimdi neden pazara değil de, uzaya gitmekten vazgeçtiğimi anladınız mı? Oof, offf, benim derdim, benim sorumluluğum çok.

Sayın Cumhurbaşkanım bile bunun farkında iken, siz neredesiniz birader?    

 

 

 

 

 

 

 

 

kgıor