Hani yenilen pehlivan güreşe doymazmış ya, hani bir yere, bir koltuğa istekli olup da, bunu kamuoyunun taleplerine bağlamak isteyen, ‘arkadaşlarımın arzusu üzerine aday oldum, yoksa düşünmüyordum!’ ayaklarına yatanlar gibi, (oysa kimsenin aslında istediği, talebi yoktu, olmadı da) ben de ki gerçek, dostların yazıya olan ilgisi sebebiyle bu meseleye bir kere daha değinmeyi kendime görev saydım.

Çünkü iki kez yayınladığım ‘Sayın Cumhurbaşkanım, şikâyet etmiyorum, sırf bil diye söylüyorum’ başlıklı yazılarım toplumda ciddi karşılık buldu. Sizi temin ederim bir Allah’ın kulu çıkıp da, ‘elin kolun kırılsın, (Celalettin Güvenç’in sitemi hariç) böyle yazı mı olur?’ demedi.

Aksine övünç dolu cümleler, yorumlar karşıladı bendenizi. Yoksa nokta koymuştum, ‘buraya kadar’ demiştim, baktım yazmayı unuttuğum nice notlar, görüşler, düşünceler ve yorumlar var, Allah’ın hakkı 3’tür diyerek son kez bu meseleyi deşme kararı aldım.

*

Bakın, AK Parti İl Disiplin Kurulu Başkanı Süleyman Şerbetçi’nin, WhatsApp  gurubuna neler yazdığını, (yorum bende mevcut) yazdığı eleştirel yorumdan dolayı istifasının istendiğini yazmıyorum.

Bakın, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı sayın Celalettin Güvenç’in oğlunun düğünü için şehrimizi şereflendiren Sayın Mustafa Şentop’un Ekinözü eski Belediye Başkanı Nursi Çelegen ile sohbetini, Nursi başkanın sayın Şentop’a mektupta neler yazdığını…

Ama yazmam gerekenlerin olduğuna inanıyorum. İcap ederse…

*

Vefa… Evet, İstanbul’da bir semt adı. Birkaç kez gittim, çukurun içindeki stadında maç da izledim.

Bu şehirde vefa’yı en iyi, en çok kim bilir derseniz, bu ismin Ahmet Özdemir olduğunda herkes hemfikir olur mu, olur. Olur da, bu partiye yüreğini, emeğini, zamanını, imkanını verenleri neden unuttunuz, neden ziyaret edip gönüllerine dokunmadınız!

Bakın, Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan geldiğinde, bu şehrin bea’sı, dürüst belediye başkanı, bugün rahatsız olan sayın Ali Sezal’ı Gafarlı’daki bağ evinde ziyaret etti, geçmiş olsun dedi, (sayın Ali Sezal’a biz de geçmiş olsun dileklerimizi gönderiyoruz) sağlıklı ve uzun ömürler dilerken, Ali Sezal’ın da oğlu Cihat için, ‘Emaneti sana!’ demiştir garanti.

O bakımdan, bir sonraki seçimde sevgili Cihat Sezal’ın milletvekilini garanti olarak gördüğümü de çekinmeden, korkmadan, eyvallah etmeden yazmamda sakınca yok!

*

Daha son sözümü söylemedim. Finali yapıyorum ve nokta koyuyorum!

Yalnız, aşağıdaki satırları günah çıkartmak, birilerini aklamak, allayıp pullamak için de yazmıyorum. Ki, kimse bana silah zoruyla yazı yazdıramaz, bunu herkes bilir.

Sayın Ahmet Özdemir ve sayın Fırat Görgel telefonlara bakamıyorsa, ya müsait değildir, ya da yoğunlar. Yoksa, ikisinin de bu şehirde, parti içinde, başka partililer nezdinde de karşılığının olduğunu bilmeyen yok.

Her ikisi de bu şehirde siyasetin mihenk taşları. Rabbim onların yokluğunu vermesin! Bir de, şunu bilir, bunu söylerim, Görgel ve ekibi on numara ve beş  yıldız! Uyumlu, zaman mefhumu tanımadan, hem başkanlarının elini güçlendiriyorlar, hem üzerindeki yükü azaltıyorlar, hem de partinin güçlenmesi, yarınlara hazırlanması için özveriyle çalışıyorlar.

Eksiklikleri yok mu, var. Ancak iktidar olmak zor! Ha, iktidar olmanın bedeli yok mu,  o da var. İnancım odur ki, hem sayın Özdemir, hem de sayın Görgel ve ekibi bu faturayı ziyadesiyle ödüyorlar!

Bedel ödeyerek!